Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 XVAR OLMANIN VE VAR KALABİLMENNİN ŞARTLARI-2-

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
mustafa bîhaçlı
Profösyonel Kullanıcı
Profösyonel Kullanıcı
mustafa bîhaçlı


Mesaj Sayısı : 66
Yaş : 68
Localisation : YALOVA-AYAZMA
Kayıt tarihi : 02/08/06

XVAR OLMANIN VE VAR KALABİLMENNİN ŞARTLARI-2- Empty
MesajKonu: XVAR OLMANIN VE VAR KALABİLMENNİN ŞARTLARI-2-   XVAR OLMANIN VE VAR KALABİLMENNİN ŞARTLARI-2- EmptyPerş. 15 Mart - 2:17

Mustafa Bîhaçlı

mbihacli@hotmail.com

VAR OLMANIN VE VAR KALABİLMENİN ŞARTLARI (2)



Bu yazının ikinci serisine başlarken,bir önceki diziyi kısaca hatırlamamız gerekmektedir:



Var olmanın ve var kalabilmenin seçeneksiz şartı,hukuku,hukukun üstünlüğü ilkesini;adaleti,meşruiyeti ihlal etmemek kaydıyla, “Ötekinizin olmasına bağlı”dır,yani ben bilincine,aidiyet şuuruna sahip olmaktır.



Ötekiniz kendiniz olmuşsanız;ötekine uygulamanız gereken yaşamsal eylemleri siz kendinize uyguluyorsanız,bunun kısaca anlamı,kendi aleyhinize çalışıyor,kendinizi var kılan,size özgü ruh kökünüze dinamit koyarak yok ediyorsunuz demektir.



Buraya kadar anlattıklarımızın ana özeti ise şöyle: Var olmanın ve var kalabilmenin şartı ötekinizin olmasına bağladır ama, “En önemliyi önemliden ayırmak da ana fenomeni; öznesi”dir.



Bir önceki yazı dizimizi kısaca böyle anımsadıktan sonra,daha önce de vurguladığımız gibi,bu yazı dizisinde ne demek istediğimizi daha da belirginleştirmek ve ayrıntılarıyla delillendirmek için önce iğneyi bizzat ve özellikle kendimize batıracağız,ileriki yazı ve paragraflarda da diğerlerine,örneğin Türklere ve Araplara da çuvaldızı köküne kadar batırmaya hakkımız olsun.



Bizim ana karakterimizde bel kırıp gerdan sallamak yoktur;olduğumuz gibi görünür,göründüğümüz gibi oluruz,böyle yaşarız ve böyle davranırız,böyle konuşuruz.



Unutmayalım;milletimizin kök paradigmasını diriltmek;yeni bir ruh ana damar yaratmak;öncü,idealist,yaratıcı bir genç kadro inşa etmektir amacımız;bir yol haritası,bir yaşam iksiri gerekmektedir bize.



Tümüyle vicdanını yitirmemiş aydınlarımızı,bilim adamlarımızı;üst düzey gelir grubunda yer alan işadamlarımızı el-ele tutuşmaya,gönül-gönüle kucaklaşmaya,ruhlarımızdaki uçurumları ünsiyetle köprülemek için ruh ve kalp mimarlarımızı davet ediyorum.

Durmayın,yatmayın;hesap gününe hazırlanın.



TÜRKİYE’DE HİÇ BOŞNAK YOK:



Dost acı söyler,içimiz şiddetli sancılarla lime lime olsa da biz milletimizin yeniden dirilişini,yepyeni bir yaratıcı ruha ulaşması halisane niyet ve amacıyla acı söyleyeceğiz;dinleyenler,okuyanlar anlatanlardan,yazanlardan ârif olmak zorundadır ki,sözün yapıcı ve inşası gerçekleşebilsin.



İşte şimdi;iğneyi kendimize (acımadan,kayırmadan ) batırmaya sıra geldi..



Bir önceki yazı serisinde,bazı kaynakları da zikrederek Türkiye’de yaklaşık 4,5-5 milyon kadar Boşnak’ın var olduğunu;Türkiye’ye muhtelif tarihlerde gelmiş ve muhtelif bölgelerinde iskan edildiklerini yazmıştık.



Bizim iddiamız şu:

Değil milyonlarca Türkiyeli Boşnak’ın varlığının söz edilmesi;üstün,vasflı,liyakatli;ben şuuruna sahip,ötekisi var,dolayısıyla kendisi var bilincinde sadece 5 yüz bin kadar olsaydık,asla ve kata Bosna-Hersek’de o vahşet yaşanmaz,yaşanamazdı.



Cerdan Muyo Mehmedagiç,yaşlı gözlerine sükünet telkin ederken, “ 5 yüz bini de bırak,yüz bin olsaydı yine o vahşet yaşanmazdı”,diyor..



Bir başka dost kardeşim; Bosna-Hersek millî mücadelesinde vatan topraklarını canıyla satın alıp Gazi mertebesine erişmiş Mümin Selimoviç de , “İnanmış 50 bin adam bile yeter” sözünü de asla yabana atmayınız;cefakâr,vefakâr;hamiyetperver, inanmış az sayıdaki kişilerin tarihte nasıl akla hayale sığamayan,matematik ve mantığın,müspet ilimlerin cevap veremediği büyük işlerin üstesinden geldikleri biliniyor.





Biz Türkiyeli Boşnaklara yönelik ve bizzat bizimkilerin himmetiyle yayımlanan bir sitenin forumunda,Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden (hiç ummadığım bir yoğunlukta) katılımlar olmuş ve şurada şu kadar köy,şu kadar belediyelik kasabada,şu büyük kentlerin şu semtlerinde,filanca mahalleleri tamamen ve ya yoğun olmak üzere Türkiyeli Boşnaklar mukimdir,şeklinde yazılar nezle salgını gibi yazılıyordu.Kuru,içi boş,yönelimsiz,şuursuz,idraksiz rakamlar ve yalabık adamlar.



Mezkur mealdeki yazıları bir süreliğine izlemiş,yakından takip etmiştim..Daha sonra, “Türkiye’de Hiç Boşnak Yok” şeklinde korkunç addedilen bir başlık altında yazı yazmıştım.



Arkası sıra (müstear ismini de zikredeceğim; en kabadayılarından,güya eli kalem tutan,kültürlü afra ve tafraları savuran Baboviç adı ile biriyle) polemiğe girmiş,(övünmekse evet,övünüyorum) onun dilini kestim,kündedeki halini doğrultup ayakları üzerine sağlam basmasını sağladığım..



Ve devamında da dizi yazılar yazıp yayımlamış,sıradaki düzinelerle yazıyı bilgisayarımın hafızasına kaydetmişken,(nedendir bilmiyorum, site buhar oldu diyeceğim ama,bu sanal dünyanın ne buharı,ne de dumanı,pek tabii ki külü de olmuyor;ancak mezkur site yayımdan kaldırıldı); halen benim bilgisayarımın sık kullanılanlar ajandasında kayıtlı,tetikte hazır ve nazırım,bekliyorum,yayımlanmak üzere kaleme aldığım ve yayımlanmamış olan yazılarımı tabiri caizse bombar dıman edeceğimi buradan ilan ediyorum..



Bu arada, bilgisayar okuyan yeğenim Remzi Eraslan’ın himmet ve hamiyetiyle biz de www.naseseloayazma.yetkin-forum.com sitesini;Türkçe,Boşnakça ve İngilizce olmak üzere üç dilde (henüz iki hafta kadar bir zaman oldu) yepyeni açmış bulunduğumuzu belirtmek isterim..



Mezkur yazılarımı mutlaka kendi yönetimimizdeki sitede yayımlayacağım.Bizim çok bilmiş afra tafra uyur gezer Türkiyeli Boşnaklar da kafalarını kuma gömüp sahra toplarıyla ona buna bel kırıp gerdan sallamaya devam etsinler.



Kısaca az yukarıda ve geçen yazımızda söylediğimiz üzere,şimdi birilerinin vicdan ve ruhlarında makes bulur umudunu yeşertmek niyetiyle tekrar ediyorum:



Türkiye’de değil,4,5-5 milyon Boşnak’ın varlığından söz edilmesi,yemin billah ediyorum,üstün,vasıflı,liyakatli,ötekisi kendisi değil,ötekisi var olan; en önemliyi önemliden ayırt edebilen,ben şuuruna sahip sadece 5 yüz bin Türkiyeli Boşnak var olabilseydi,candan aziz Bosna i Hercegovina’da Sırp ve Hırvatlarca yapıldığı var sayılan ama aslında İngiliz-Siyonist katliamları asla yaşanmazdı..







Türkiye’de hiç Boşnak yok,dememdeki amaç budur özet olarak:Eğer Türkiye’de az-buçuk Boşnak olsaydı,candan aziz soydaş ve dindaşlarımızı biz Trakya kamplarında ele ve rezile teslim eder miydik?



Yapacağımız çok basit şeydi,sofralarımıza iki,üç kaşık ilave temekti.Bunu bile yapamayan herzevenk makulesi şimdi kuru ve içi boş,bostan korkuluğu nesnel adamdan,insandan sayarak çetele tutuyorlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
mustafa bîhaçlı
Profösyonel Kullanıcı
Profösyonel Kullanıcı
mustafa bîhaçlı


Mesaj Sayısı : 66
Yaş : 68
Localisation : YALOVA-AYAZMA
Kayıt tarihi : 02/08/06

XVAR OLMANIN VE VAR KALABİLMENNİN ŞARTLARI-2- Empty
MesajKonu: ÖNCESİ YUKARRRIDA   XVAR OLMANIN VE VAR KALABİLMENNİN ŞARTLARI-2- EmptyPerş. 15 Mart - 2:19

BOSNA-HERSEK’TE KAN DİZ BOYU AKITILIRKEN CAMİ YANINA CAMİ İNŞAA EDİYORDU BİZİM TÜRKİYELİ BOŞNAKLAR:



Bırakın onu bunu,candan aziz Bosna-Hersek’de diz boyu kan dökülürken;ciğer pare masum evlatlarımız kan içinde boğulurken,akıl tutulması içinde bulunan ve ötekisi kendisi olmuş,ben idrakinden yoksun;aidiyet şuurunu kaybetmiş benim Boşnak köymünün halkı caminin yanına cami yapmakla pür telaş içindeydi.



Anlamayanlara tekrar ediyorum:

199O’lı yılların ilk yarılarında,Bosna-Hersek’te candan aziz milletimiz çoluk çocuk ana-baba; tümüyle milletimiz kan içinde boğlurken,bizim Türkiyeli Boşnaklar çakallar gibi pavlayamamışlardır bile; bırakın aslanlar gibi kükreyebilsinler..



Benim yüz haneli ve tümüyle Boşnak,yaklaşık bin nüfuslu şalvarı boklu hacıların öncülüğünde billahi caminin yanına cami inşa etmekle meşgul idiler..



Benim köyümün Boşnakları böyle bir kör ve sağır hal ve fiil içreyken,Türkiye’nin diğer bölge ve şehirlerindekilerin çok daha başka ve faydalı bir konum ve fiilleri olduğunu kim söyleyebilir?

Bir şey söyleyebileceklere şunu derim: Ba’de harab-ül Basra.

“Bu tarla susuz tarla/De ha Mehmet emmi” türküsünü de söyleyebilirim.. “Ninni yavrum ninni/uyutayım seni” tekerlemelerini de söyleyebilirim.



Körde renk,sağırda ahenk olmaz..Kuru söğütten düdük olmaz..Şaşkın fare giremiyeceği deliğe bir de kuyruğuna kabak bağlar.Bu ata sözleri ve özdeyişlerin içeriğinden kurtulabilmemiz için “ben şuuru”na, “aidiyet bilinci”ne sahip olmamız gerekmektedir.



Yukarıda sözünü ettiğim Baboviç müstearıyla yazı yazan Benî Âdem,medlülün olduğu yerde bana deliller getiriyordu,bunu en azından kendi sitemde ayrıntılarıyla ele alıp yazacağım; hiçbir şey kalmasın Allah’ım bu dünyada nihân..



Medlüle delil getiren ; zuhül eseri üstadı Baboviç,tırlar dolusu un çuvalları ve un çuvalları içinde silah taşıdıklarını söylüyordu..



Bu; yüz karasını da geçmiş ötede bir başka çift sıfır çukur rezilliğin numuneliğini sergiliyordu bana.Ve aklı başında binlerce kişi siteye girip zuhul eserini okuyor ama tepki vermemeleri ise kötüden beterdir..



Ona demiştim,sizin elma şekerinizi ben yalamam,senin yaptığın serapa bir zuhul eseridir,siz masallarınızı benim köyüme gidin Aco Smayoya anlatın,o sizi dinler,o zaman rahmeti rahmana henüz kavuşmamış köylü babamda pek sevindirikçe dinler,yüreğini soğutur,avunur,yavunur ve züürt tesellileriyle egzotik uçmalara kalkışırlardı.



Belki de o saftirik babam ile amcalarıma mezkur türden masalları anlatmak da sevaplı ve yararlıydı; ancak bir yaratıcı ruhu ayaklandırmak niyet ve hasbiliklerle.Hiç değilse saf adamlar teselli bulurlardı.



Sabahlara kadar ağlayıp Rabbimize niyaz ve tazarruda bulunduğum Bosna-Hersek cehennemi yaşandığı o süreçte,baba tarafından uzaktan da olsa akrabamız olan Krayişnik bir Hacı Efendiyi,bayram seyran sevinciyle ata ve dedelerimizin inşa ettikleri ve pekala da güzel ve bizim köye yeterli bulunan camiye arsayı vakfeden Süleyman Amcamın oğullarından yeni yapılması tasarlanan dağ gibi caminin inşaatı için arsanın genişletilmesi gereği ve ihtiyacını eğer benim arsamdan evlerine geçtikleri yolu yasaklamayacak isem,yeni cami için arsayı genişletebileceklerini söylüyorlar ama benim gibi delilerin de iknası imkansızlığını bildikleri için,akrabadan olan ve ne etliye ne de sütlüye karışan,elini suya sabuna değdirmeyen Allahlık akrabam Krayişnik Hacıyı benim rızamı alması için gönderiyorlar.



“İnşa edeceğiniz cami başınıza yıkılsın inşallah”diyerek son sözümü söylemiş ve şalvarı boklu,beyinsizlere bilet kesmiş ve o süreçte kavga etmediğim ve şimdi küs olmadığım insan sayısı belki bir elin parmakları kadardır.



Ne acı şey,kendime ilişkin paçozlardan söz ediyorum.

Namık Kemal’in şu tarihi sözünü hatırlamak tam yeridir:

“Muîn’i,zâlimin dünyâda erbab-ı denâettir/Köpektir zevk alan seyyâd-ı bî-insâfa hizmetten.” Bugünkü Türkçeye yalın bir şekilde çevirirsem:Zalimin doğası gereği bu dünyada erbab-ı kötülüktür;kötülüğe ve kötülere hizmeti zevkle yapan köpektir.



İslam, Allah indinde tek dindir;İslam hem bir din hem de bir medeniyet ve hem bir kültürdür;İslam mutlaka analitik-selim akıl dinidir,İslam hayat ve ilim dinidir,İslam doğaldır;asla salaklara ve avanaklara,beyni hasarlı manyakların dini değildir.



İslam müntesiplerinden aklı çalıştırmayı,akıllı işler işlemeyi,akletmeyi emreder;İslam,komşusu açken tok yatanları kabül etmezken,bizim alık ve salaklar Bosna-Hersek’ten Çeçenistana,Açe-Sumatra’dan Keşmir’e;Kosova’ya,Batı Trakya’ya,Türkiye’nin yarısında kan deryasında insanlar can verirken İslam müntesipleri oldukları bilinen ve sanılan beyinsizler sürüsü cami inşaatıyla meşguller.



Türkiye’de 100 bin cami var;var ama cami ve cemaat şuurundan yoksun ve aslî işlevinden uzaklaştırılmıştır.



Kanla beslenen yaratıklara hiç kızmıyorum ben,onlar karakterlerinin gereğini yerine getiriyorlar..Eh bana da biri çıkar derseki,bizim salak ve avanak Müslüman makulede tabiatlarının gereğini yerine getiriyorlar,doğru dersiniz,demekten başka ne söyleyebilirim ki?



Şimdi okurlarımdan istirhamım şu:bu yazı serisinin birinci bölümü ve kısmen özetini yazdığım bu yazının giriş kısmını hatırlayın ve söyleyin:

Biz Türkiyeli Boşnakların ötekisi kim? Öteki olana uygulanması gerekenleri kime uyguluyoruz?Kendini sen,yani doğru söyleyişle,ötekimiz kendimiz olmuyor muyuz?

Biz bu ahvalimizle,en önemliyi önemliden ayırt edebiliyor,hayati seçeneklerimizi önceliklere katabiliyor,ben idrakine sahip miyiz?



Camiinin,cemaatin,imanın bilincinde miyiz?İmanımız taklidi mi,tahkiki mi?Secdenin miracının şuurunda mıyız? Kime secde ettiğimizi biliyor ve bu imanla mı müsalliyiz?



“Bu dünya yapıp ettiklerimizdir”(Kur’an,necm:39)

Salt biz Türkiyeli Boşnaklara özgü de değil bu söylediklerim,Türklere ve Araplara da özgü bir zihin tutukluluğu ve ruh körlüğü ki,en seçkin Müslüman oldukları bilinen makuleler,kıyametin büyük alametleri zuhur etmiştir,koptu kopacak, didinmeye,çalışmaya, koşturmaya, acınmaya,dövünmeye gerek yok,der ve eklerler:



“MELEK DEĞİLİZ” AMA KÖR ŞEYTANIZ.



Melek değiliz ki biz..Burada da durmuyorlar, kan beynime sıçrayacak kadar öfkemi tahrik ederek, “Kan deryasında boğulan çocuklara niçin acıyorsun?Sen kendine acı,o masum çocukların hepsi cennete uçacaklar,cennet kuşlarıdır onlar”demeleri yok mu?



Dostum,yiğit soydaşım ve mümin kardeşim Arif Yerkoviç ile Dadaş Nihat’ın bazı sözlerini anımsadım:



Sahi Hacı efendi,kâfirlerin insanlarımızı katlettikleri kan deryasında boğulan masum çocuklar demekki cennete uçacak,cennet kuşu mu olacaklar?Tüh olsun bize,nasıl bilemedik,boşuna yaşamışız,öküzden farkımız yok bizim;madem öyle,o zaman bizim can paresi evlatlarımızı garantileyelim ve gavurlara teslim edelim,cennete uçsunlar,cennet kuşu olsunlar,olur ya,bu ortamda büyüyecek olurlarsa,üzüm üzüme baka baka kararır özdeyişine de uygun eğer bize benziyecek ve bizim gibi olacaklarsa,vay hallerine demektir,bir an önce,çocuklarımız keferenin döktüğü kan deryasında boğulmalarını gerçekleştirelim,uçsunlar cennete..”



BİZİM AYDINLARIMIZ EGONUN ZEBUNU YILAN GİBİ.



Pekiyi,bir başka açıdan bu meseleye bakalım? Niçin bizim insan unsurumuz bu denli yetersiz ve akıl tutulması içinderdir?Niçin bizim insanımız ruhen iğdiştir? Neden bu denli ilkel ve kır varoştur?



Bunun tek ve yegane sebebi, toplumu çekip çeviren,inşa eden; üst gelir grubuna sahip ve aydın,ilim adamlarının topluma yabancı durmaları,fil dişi kulelerinde firavunca davranışlarından kaynaklanıyor..



Toplum piramidinin zirve noktasında yer alan entelijansiyamız tamı tamına egonun ve vicdansızlığın sembölü yılan ve akrep tıynetindedirler;hani yılan çıktığı derisini beğenmez ya,bizim, özellikle Türkiyeli Boşnak elitini kasdederek söylüyorum onlar içinden çıktıkları Türkiyeli Boşnak milletini beğenmez,sevmezler ve hatta nefret bile ederler;milletimizin tepesinden tam firavun mantık ve vicdanla bakarlar..Ve yarım alim ve yarım aydınların elinde kalan toplumumuz tam çift sıfır çukur;karanlık,orta Çağ Avrupasına taş söktürecek cehalet içinderdir.



Bu yazı serisine son verirken,devamının (nasipse) geleceğini söylüyor ve vicdansız aydınlarımızın tavır ve duruşlarını ayrıntılarıyla yazacağım..



Aslında,benim köyümün insanları,BİH’de çocuklarımız,insanlarımız boğulurken cami yapmak gibi bir ihanet ve gaflette bulunmalarının sebebi bizim firavunlaşmış aydın ve bilim adamlarımızın eseridirler.

(devamı var)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
XVAR OLMANIN VE VAR KALABİLMENNİN ŞARTLARI-2-
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Siyaset :: Genel Siyaset-
Buraya geçin: