İNSANLIĞIN BAŞBELASI YAHHUDİ

İNSANLIĞIN BAŞBELÂSI YAHUDİ!.

Konuya ilişkin ve yazı başlığını teyiden N.F.Kısakürek’in “Çöle İnen Nur” adlı eserine baş vurmak istiyorum; merhum Kısakürek şöyle diyor:

“..münafık,dışından Mü’min geçinip içinden inanmayan zehirli adam…Allah’ın görüp kulun görmediği içini,buna rağmen dışından ayıran ve şeytanın emrine veren samimiyetsiz..



“Münafıklık,bir Yahudi müessesesi olarak kuruldu.Yahudi asıllı münafık,Yahudilerle birlik,el atmadığı hile ve fesat tertibi bırakmadı..İslâm , yekpare bir kale ; bunlarsa taşların arasını oymağa çalışan akrepler…(…)

“Münafıkların reisi,Abdullah bin Übey min Selül..İlk defa kendi Peygamberine ihanet eden ve sonra bu hain ruh etrafında hususî surette mayalaşan ve ırklaşan me’lun kandan gelmektedir. Yahudinin tarifi budur..(..)



“Münafık, İslâm şevketi önünde acze düşen ilimli küfür ruhunun tebdil gezmeye başlayanıdır..Zuhuru da, kemal çığırında İslâmın artık kılıca sarılma devrini idrâk ettiğine işarettir..İslam şevket yolunda ve küfür en tehlikeli kisvesinde..



“Küfrü bu kılığa sokan bizzat İslâmın kuvveti olduğuna göre Saadet Devri hesabına korku yok ; fakat dâva çok nazik..”(shf.262)



Tahrif edilmiş Tevratta Allah inancı şöyle yazılıdır:

“Yehova,Yahudilikte İsrail’in tamamen millî ilâhıdır ;ona hitap eder,onu düşünür,onu över..Hatta İsrail oğullarını,Yahudi ırkçılığını gözeten bir anlamda ve insanlaştırma (kokudan hoşlanma vb.)şeklinde geçer.”(Yahudilik ve Masonluk,Bilim Araştırma Grubu yay.,shf.19)



Mezkur alıntında , büyük düşünür,şair-yazar N.F.Kısakürek neyi kastettiğini,neyi anlatmak istediğini daha iyi anlamak için Yahudiliğin kutsal metinlerine de göz atarsak ayan beyan ortaya sermiş olacağız..







Yahudilerin kutsal metinlerinden kısa alıntılara yer verirsek, insanlık nasıl bir belâ ile karşı karşıya bulunduğunu tespit etmiş olacağız:



* “..ve ona dedi:Adın nedir? Ve o dedi: Yakup.Ve dedi:Artık sana Yakup değil ancak İsrail denilecek ; çünkü Allah ile insanlarla uğraşıp yendin..”(Tekvin/Bab:33)



* “..Rahimde kardeşini topuğundan tuttu ; ve erkeklik çağında ALLAH İLE GÜREŞTİ; ve melekle güreşip yendi..”(Hoşea/Bab:12)

* “Para işlerinde yalan yere yemin etmeye müsaade edilmiştir.”(Talmut,Yoreh deah,232-14 Hagag)

* “Yahudi olmayanın malı,mülkü sahipsiz sayılır.Ona herkesten önce el koyan Yahudi,sahibi olur.” (Talmut,Hoşem,hamişpat 183-7 Haga

* “Yahudi hiçbir Yahudi gümrük mültezimini asla aldatmamalıdır.Ama Yahudi olmayan bir gümrük mültezimini ve hatta bir kralı bile aldatabilir..Memlekette cari olan kanunlar bunu yasaklamış olsa bile! Bir Yahudi gümrük memuru ve bir Yahudi gümrük borçlusu,sebep olacakları ziyanın Yahudi olmayan devlet veznesine yatırılması gibi bir tehlikenin mevcut olmadığı hallerde,Yahudi olmıyan memleket kanunlarını hiçe sayabilir.” (Talmut/Hoşem hamişpat,369; Şutlan Aruh,s.117)



* “Günah işlemeye müsaade vardır,yeter ki gizli olarak işlensin.”(Talmut)



*“Yahudi olmayanlara karşı daima riyakâr bir güler yüz gösteriniz.Fakat onların sulh yapılmaz birer düşman olduklarını asla unutmayınız.” (Talmut)



*“Yalnız Yahudi olanlara insan gözüyle balkır; Yahudilerden gerisi sadece birer hayvandır.”(Talmut)



*“Siz,Yahudi olmayanlardan birini öldürmek suçu ile mahkemelerde bunu yeminle açıkça inkâr edebilirsiniz.Çünkü öldürülen bir hayvandır.” (Talmut)

*“Her hususta aldatmaya cevaz vardır.Fakat, hilenin anlaşılmaması için ustaca hareket etmek de şarttır..Bilhassa insan borçlu olunca onu ödemek için hile yapabilir.”(Talmut)

*“Yahudi kendinden olmayanın malını çalmak ve işini elinden almakla iyi bir şey yapmış sayılır.”(Talmut)

*“Yahudi olmayanın kanını akıtmak,Allah’a kurban sunmaktır.”(Talmut)

*“Yer yüzünde Tanrı,Yahudinin yüz hatlarında kendini aşikâr kılar.”(Kabala)

*“Yahudi,Juda,Jevah ve ya Johavah,aynı varlıktır.”(Kabala)

*“Yahudi yaşayan,şahıslaşmış Tanrıdır.”(Kabala)

*“Diğer insanlar tamamıyla dünyevi, aşağı ırktandır.Onlar sadece Yahudilere hizmet etmek için yaşamaktadırlar.Onlar küçük hayvanlardır.”(Kabala)

*“Hahamların sözleri canlı Tanrının sözleridir.”(Kabala)

*“Ve Lût Tsoardan çıkıp dağda oturdu ve iki kızı onunla beraberdi ; çünkü Tsoarda oturmaktan korktu ; ve o,ve iki kızı bir mağrada oturdular.Ve büyük kızı küçüğüne dedi:Babamız kocamıştır,ve bütün dünyanın yoluna göre yanımıza girmek için memlekette erkek yoktur ; gel,babamıza şarap içirelim, ve babamızdan zürriyeti yaşatmak için onunla yatarız. Ve o gecede babalarına şarap içirdiler ; ve büyük kız girip babası ile yattı, ve onun yatmasını ve kalkmasını bilmedi..Ve vaki oldu ki,ertesi gün büyük kız küçüğüne dedi: İşte,dün gece babamla yattım ; bu gece de ona şarap içirelim, ve babamızdan zürriyet yaşatmak için,gir,onunla yat..Ve o gecede dahi babalarına şarap içirdiler, ve küçük kız kalkıp onunla yattı ; ve onun yatmasını ve kalkmasını bilmedi. Lûtun iki kızı böylece babalarından gebe kaldılar.”(Tekvin,Bab:19)

*“Yahudi bir dul kendisini tatmin için her türlü usullere baş vurabilir. Bir kadın sebepler göstererek bir hayvan ile hayvani münasebetleri ilerletirse bunda münasebetsiz bir şey yoktur.Böyle işler ve zevklere kendisine verip de sonradan evlenmeyi düşünen bir kadını bir Baş Haham bile alabilir.



“Harikulâde güzel bir kadın sıcaktan dolayı açık giyinmiş bir halde yeri silerken köyün maruf köpeklerinden biri kapıda zuhur etmiş ve kadına arkadan tasallut etmiş kısa bir zaman sonra da bu kadına bir rahiple evlenmek için müsaade verilmiştir.Fakat para ile kendisini satan bir kadın para karşılığı müşterilere zevk vermek için bir köpekle cinsi münasebette bulunursa bu hareket başka türlü telakki edilir.”(Yebamoth Talmutu-56 a-59 b)

Daha geniş bilgi edinmek isteyenler “Yahudilik ve Masonluk” kitabına bakabilirler.Sevgide,selamette ,hürmette,adalette,merhamette,hakta kalın.

yahudiler kendilerini münafık olarak değilde...sonradan ortaya çıkan hiristiyanlık ve müslümanlık gibi ikinci sınıf dinleri seçmeyen
bu dinleri kabut etmek için zorunlu saydıkları maddi sıkıntıları çekmemiiş krallar sınıfı olarak görüyorlar

aykuna demiş ki:

yahudiler kendilerini münafık olarak değilde...sonradan ortaya çıkan hiristiyanlık ve müslümanlık gibi ikinci sınıf dinleri seçmeyen
bu dinleri kabut etmek için zorunlu saydıkları maddi sıkıntıları çekmemiiş krallar sınıfı olarak görüyorlar

aykuna,size canı gönülden höşgeldiniz,diyor ve aramıza katılmakla bizi ne denli sevince gark ettiğinnizi anlatamam.

gelelim sadede , yukarıdaki metin bir derlemeden ibarettir; münafıklığa ilişkin yapılan tespitler bana ait değil,bunu yazıda belirttim.

islami perspektifle baktığımız zaman,yahudi/siyonist inancın münafıklığının şubesi,üretim merkezi olarak görmek mümkündür.

yahudiler,elbette kendilerinin ayranı ekşi olduğunu söylemezler,hıristiyanlık ile islamiyetten öncesine gelince,hıristiyanlık dediğimiz inanç,Hz.İsa'dan 350 yıl sonra, Roma firavunları döneminde ortaya çıkmış ve Hz.İsa'nın tebliği ettiği muvahid inançla hiç bir ilgisi yoktur; bunu Batılı bilim adamları da söylüyorlar,örneğin merhum Doç.Dr.Şaban Kuzgun'un Dört İncil/yazılışı,Tasnifi, adlı eserlerine bakılabilir ki, akademik bir çalışma ürünüdür,batı kaynakları ile islam kaynaklarına gidilerek güzel bir eser yazılmıştır.

Roma,zülümde zirve noktadayken,ezilen halk,Hz.İsa'nın ilahi addaleti tebliği eden havvarileri destekleyip büyük bir toplumsal kitleye ulaştıklarında,firavunnlar saltanatı halka karşı duramayacaklarını görünce,o günün havvarilerin önde gelenle temsilcilerini devletin üst seviyde makam sahibi istihdam etmiş ve roma rejimine destek sağlayarak halkı aldatmışlardır..

sonrası malüm,kilise skolstizmi,kilise oligarşisi Batıyı ronesansa kadar emip ezmiştir..protestan cereyanlarla Batı dünyaya,eşyaya realist bir bakış geliştirmiş ve İslam medeniyetinden aldıkları bilim çekirdeklerini geliştirip sanayide,müspet ilimde sıçrama yaptığı çağda,islam dünyası da uykuya geçmiştir.

George Bacon,Endülüs İslam medreselerinde öğrendiği matematik,kimya bilimini Löndra'ya giderken,katırlar dolusu şaheser götürmüş ve orada matematik,fizik,kimya,hukuk,tarih bilimleriyle uğraştığı için kilise mahkemelerinde yargılanmıştır. ünlü bilim adamı Galile,dünya dönüyor,dediği için engizisyon mahkemelerinde yargılana tek kişi değildir Batı'da.

Alman felsefeci-yazar Sighrit Hunke'nin Bedir yayın evince yayımlanmış kitabını öneriyorum.Bir de Ali Bulaç'ın şaheseri "Akıl-Vahiy, Bilim-Din ilişkileri" adlı eserinide önemle öneriyorum.

yahudiliğe ilişkin yukarıda yazdığım derlemenin kaynakları belli,oraya da bakılabilir.insanlığın babası,ilk insan,ilk peygamber Hz.Ademle son peygamber Hatemül Enbiya Hz.Muhammed'e kadar tüm peygamberlerin tebliği ettiği din islamiyettir,bunu bize Kur'an-ı Kerim söylüyor,biz de şeksiz şüphesiz inanıyoruz.

Yahudiler Batıda linç edildiği çağlar boyunca, hayatta kalabilme vasatını islam medeniyetinde bulmuşken,15.yüzyılda Batıda Yahudiler kıtır kıtır katledilirken, Fatih Sultan Mehmed'in oğlu 2.Beyazit onları,ispanya ile portekizlilerin elinden kurtarmış,istanbul,selanik,izmir vs gibi bölgelerde iskan etmişken,cibiliyeten münafık olan yahudiler Osmanlının köküne kiprit suyu dökmüş ve dağılmasına sebep olan unsurların başında geliyorlar..

Yahudiler Çanakale Savaşında on haçlı ordusunda yer almış ve yedikleri sofraya tükürmüşlerdir..bugün de görünürde müslüman-türk ama siyonist olan yığınla yahudi var Müslüman Türk Milletinin can damarlarında..dıştan müslüman türk,içinden yahudi ve israile bağlılık içinde..bunları işkembeiği kübradan söylemiyorum,Ilgaz Zorlu'yu dinleyin, Ilgaz Zorlu'nun "Evet Ben Selannikliyim" adlı kitabını okuyun..Bir nebze de olsa,sitemizdeki bu sütunlarda da bulabilmeniz mümkündür.

Yahudiler kendilerini münafık saymaz,ama bulundukları dünyanın tüm kültürel bünyelerinde bir virüs gibi duruşlarının adı münafıklılktır.
mesele çok uzun ve epeyi karmaşık,seçenekler de var,herkes çapınca ve tıynetince yer alır,cilalı yüzüne tükürdüğüm bu dünyanın aslı hakk ile batıl mücadelesi ekseninde kurulmuş,tarih-zaman senaryosunda oynamayı iyi bilenler zirve noktalarında ve makamlarında yer almışlardır..figüran konumunda kalanlar da parya.
bu metni hiç düşünmeden,çala kalem yazdığımı söylemeliyim ve acele yazılmış bir metin olarak algılanmalı.sevgided ve muhabbette kalın.

virus tespitinize herden göğe kadar katılıyorum ancak...
hiristiyanlığın tukaka ilan edilmesine gönlüm izin vermiyor..
çünkü 500 sene evvel onların bulunduğu noktada biz bulunuyoruz
fransadan katırlar dolusu bilim kitabı getiriyoruz

şimdi evangalizmle sionizm arasındaki ittifak zamanında islam ile sionizm arasında kurulmuş olamaz mı örneğin sufizm..

islamın parlak dönemlerinde yahudilikle islamın ittifak halinde olduğunu söylemek neden mümkün olmasın..

Evet sionistlerimiz artık saklanma gereği duymuyorlar...ancak onlar da yedikleri kaba pisliyenleri müslümanlar olarak görüyorlar...

nihayetinde yazının başlığı herşeyi açıklamaya yetiyor...
bkz. masum değiliz hiç birimiz

aykuna demiş ki:

virus tespitinize herden göğe kadar katılıyorum ancak...
hiristiyanlığın tukaka ilan edilmesine gönlüm izin vermiyor..
çünkü 500 sene evvel onların bulunduğu noktada biz bulunuyoruz
fransadan katırlar dolusu bilim kitabı getiriyoruz

şimdi evangalizmle sionizm arasındaki ittifak zamanında islam ile sionizm arasında kurulmuş olamaz mı örneğin sufizm..

islamın parlak dönemlerinde yahudilikle islamın ittifak halinde olduğunu söylemek neden mümkün olmasın..

Evet sionistlerimiz artık saklanma gereği duymuyorlar...ancak onlar da yedikleri kaba pisliyenleri müslümanlar olarak görüyorlar...

nihayetinde yazının başlığı herşeyi açıklamaya yetiyor...
bkz. masum değiliz hiç birimiz

Yukarıdaki öz eleştiri için teşekkür ediyorum,ama bu konuda gönül ister ki,şoyle doyurucu ve müdellel bir irdeleme,tevil,tahlil,tefrik,teklif usulünce bir metin yazayım,ne yazık ki,vaktim yok;iki ayağım bir papuçta tabirince bir haldeyim..

Ne ki, bir kaç cümleyle bir şeyler yine söylemek iktizai haldendir.

1) Dikkat edilirse, ben, yukarrıdaki alıntıda yer aldığı gibi ben, "..Hıristiyanlığı tu - kaka ilan etmiş" değilim,bilakis, Kilise baskısını öteleyip, İslâm'dan aldığı müspet ilimlerin çekirdeklerini ekip,yep yeni bir ruh kökü yaratmış,müspet bilimlerde harikulade sıçramalar gerçekleştirdiklerini zımnen söyllüyor ve pek tabiki kerhen taktrir ve tepşir de ediyorum.

Şunu da dikkatlere arzetmeliyiz ki, Batı müspet ilimlerde gösterdiği başarıyı Hıristiyan/Kiliseye bağlılığından mülhem değildir,bilakis, Hıritiyan/Kiliseye karşı verdiği mücadelenin semeresidir!

Yani dünyaya ilişkin kök paradigmassını müspeste yönelmiş olarak başarmıştır Batı..Amiyane söylemle, "Batı,Kiliseyi müspet ilimlere gösterdiği baskıdan kurtulunca,Hıritiyanlıktan /Kiliseden uzaklaştığında paçasını düzeltmiş,karnını doyurmuş,elini yüzünü yıkamayı,nispeten oturup kalkmayı öğrenebilmiştir"..

İşte bunun karşı yönündeyse İslam Dünyası da derin bir uykuya dalmış, zevk,işrete tepetakla yuvarlanmış ve tokat üstüne tokat yemiş,en az yüz yıldan beri aşağlık bir haleti ruhiye içinde Batı'nın maheretli papağanı olmuştur.

Batı,Tanrıyı öldürüp bireyi Tanrılaştırınca, aç ve bîilaç canavarlıktan çıkıp,cilâlı,göz kamaştırıcı modern bir canavar olup çıkmıştır.Kemâl Tahir Batı'yı çok güzel analiz etmiş ve çok güzel tesmiye etmiştir, "Modern Yamyam."; bunu söylemekle de kalmaz, örnekler verir,belgeler sunar..Batızede Türk aydınını da, "Modern Batı'yla dünya soygununa çıkamadıkları için dönüp kendi milletini,kendi kültür ve tarihini soymaya koşulmuştur."der mealen.

Mezkur metinde ben Batı'yı Batılı bilim adamlarının tavsifleriyle mealen vurguladım,kaynakları genel bir çerçevede zikrettim.

Kaldı ki, benim de Hıristiyan tanıdıklarım var,onlara nasipsizler de diyorum, çil çil dolârın kündelemesiyle zangoç olmuşlardır; biri var ki,adı da Hasan, o zaten Müslüman olduğunu söylediği dönemde de tahkiki iman sahibi bir Müslüman değildi, takliden bir farfara Müslümanıydı..

Yoksa, İslamı öz kaynaklarından bihakkıyla özümsemiş biri asla misyonerlerin oltasındaki Dolâr yemi karşılığnda zangoçluğa tevessül edemez.Bu tür insan Hıritiyanlığa bir matah mı olacağını sanıyorsunuz? Bu tür bir insanı, onu oltasına takan Misyoner papazları da kesinlikle güven bağlamaz,vakti merhunu gelen kuklaları atıp yenilerini vitrine koyarlar.

Para karşılığında din ve iman edinenin cibiliyetine güvenilemiyeceğini çok iyi bilir Misyoner Papazları!Bazı insanoğllu curuf olmak için yaratılmıştır, cilve-i Rabbani işte.

Ama,özellikle 11 Eylülden sonra,ABD'nin uçaklanmasının ardından Amerika'da en çok satan eserin Hz.Mevlâna'nın Mesnevi şah eseri olduğunu dünya basınından öğrendikten sonra,endişeye yer yok,herkes nasibince var olcaktır,deriz.

Büyük İslam Alimi, Bediüzzaman, "Osmanlı hamiledir, Avrupalı bir devlet doğuracaktır, Avrupa'da hamile o da bir İslam devleti doğuracaktır" müjdesine öteden beri kuşkuyla bakıyordum,şimdi umutla bakmaktayım.

Ve aslında tam da bu hususta dizi yazılarla açıklanabilecek taze gelişmeler varddır.Geçelim.Kaza-i mübrem ağını örüyor,deliler de,veliler de görüyor,eblehlere söylediğimiz bir şey yoktur,ebleh dediğim de laikçi hırsız patron medyanın yamuk kalem çomarlarıdır..

2) "beş yüz yıl önce onların bulunduğu noktada şimdi biz bulunuyoruz" sözünüze katılmamak mümkün mü? Elbetteki doğru bir yaklaşım,doğru bir tespit ki, ben de aksini iddia etmiş değilim.

3)"şmdi evangelizmle siyonizmin arasındaki itifak zamanında islam ile siyonizm arasında kurulmuş olamaz mı,örneğin sufizm",diyorsunuz ki, bu konu beni aşıyor..

İslam sufiliğini seceresiyle takip etmek ve Ebu Bekir ile Hz.Ali yoluyla bozulmadan gelen kolu tespit etmek gerekkiyor ki,işin ehli bazı uzmanların mezkur deyimin doğru olmadığını söylerler. İslam Sufiliği derken, yekpare bir olgu olarak algılarsak yanılırız!

Haccı Bektaş-ı Velli'nin "Makalat" isimli eserinin Prof.Dr.M.Esat Çoşan'nın kalemiyle okursak, Hacı Bektaş Veli'yi en büyük üstad kabül ettiklerini söyleyen Anadolu Alevileri'nin feci şekilde yaya kaldıklarını görmek mümkündür!

Pekiyi Hz.Ali'nin bağlısı olduğunu söyleyen Alevilerin bugünkü ahvalleri nedir? Gerçekten Hz.Ali yoluyla gelen sufiliğin salikleri mi? Pekiyi Alisiz Alevilik,diyenlerin ne dediklerini bilen var mı? Benim Alevi dostlarım da var,ne mi diyorlar? Boş verin geçiyorum..

Gelelim, Hz.Ebubekir yoluyla gelen sufiliğe bağlı olduğunu söyleyen şu,bu,genelde sunni müslümanlara bakalım? Bunu da boş verip geçeyim ama gördüğüm o ki, amuda duruyorlar..

Bütün bunlara ilaveten, gübürlükte gül yetiştiği gibi, Ebu Cehil karpuzu da yetişir, Batılda da hikmet bulunabilir,ama gül gülistana,Ebu Cehil karbuzu da külistana yakışır ve istinasız mekanları,neşvu nema buldukları yer,kendi asli yerleridir,çünkü istisnalar kaideyi bozmaz.Bülbül güle,karka da dikene konar.

4)"İslamın parlak dönemlerinde yahudilikle islamın itifak halinde olduğunu söylemek neden mümkün olmasın?" şeklindeki soru muğlak,zira itifak için güç dengesi gerekiyor..Yahudiler 1948 yılna kadar bir güç olamamışlardır, yuvarlak rakamla 3 bin yıldan beri dünyanın dört bir yanına dağılmış, bin bir millet ve kültür içinde bizim yukarıdaki derlemede yer aldığı gibi virüs konumunda kalmışlarddır.

Mesele çok derin ve epeyi karmaşık..Kısacası siyonist paradigma insanlık tarihi byunca farklı isim ve renklerde de olsa hep fitne üretmiş,sonrada o fitnenin içinde belasını bulmuştur..

İslam'ın parlak döneminde Yahudilerle ittifaka ihtiyacı mı varddı ki,itifak etsin? Tam aksine Tarihi eserlere baktığımz zaman, fitne üreten siyonist Yahudiler'i Batılılar kıtır kıtır keserken,İslam devletleri onlara sahip çıkmış ve mazlum konumunda oldukları için himaye edilmiş,var olmaları ve var kalabilmelerine sağlanmıştır!

Sıtkı sıyrılmamış bazı Yahudi aydın ve bilim adamlarının da bu minvalde teyidleri mevcuttur.Ilgaz Zorlu adındaki Türk Yahudisi'nin samimiyet ve mücadelesini alkışlıyorum. Samimiyetle inanmış ve hince maske takınmadan Yahudi olunabilir,buna kimse engel olamaz, ama dıştan başka içten başka fırıldak Yahudilere meydan bırakmamalıdır.Geçen yaz döneminde yaşadık, konvansiyonel,tam teşkilatlı Yahudi ordusu Filistin'e girip öteden beri yapa geldiği vahşeti,emzikli bebeleri füze atışlarıyla katledebilceğini Hahamlar meclisince onaylandığını, günah olmadığını dünya basını yazdı, çıfıt Türk medyası da yazddı,ama iç sayfalarda,kibrit kutusu kadar kare içinde bir iki satır çizikle.Bunun anlamı yeryüzünün en büyük Yahudileri, prototip Yahudileri Türkçe konuşan,Türkçe yazan ve Türkten daha bbüyük Türk çakal pavlamalarıyla ortalığı toza dumana kadar laikçi hırsız patron medyaddır!

4) "masum değiliz hiç birimiz" şeklindeki sözünde tevile ihtiyaç vardır; zira,beşer şaşar ayağını sürter düşeriz,meleklerin dışında hiç bir varlık masum değildir, (günah olmayan, zelle diye tabir edilen vahiyle hareket eden Nebiler'inde hataları vardır,böyle söylüyor İslâm Fıkhı)olmaması eşyanın tabiatına aykırıdır.

Diz boyu çamura batmış olanla,gırtlak boyu batanların hangisi masum? Hatadan korkmayalım,ama bize şey yedirecek denli sıtkı sıyrılmış foseptik çukurunun helal olduğunu söyletecek kadar hatalarda ısrar etmekten ve foseptik çukurunun kubur faresine düşürecek cinbiliyet ınkırazından korkmalyız.

Şimdi,ömrümde bir yumurta dahi hırsızlamamış fakir-i pür taksir ile Prof Dr.Yaşar Nuri Öztürk'ün güzel ifadesiyle, " ..tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen,kanı zehirli Allahsız yobazlar" dediği cilalı hırsız siyonitleri aynı kefeye koyup bakın hiç birimiz masum değiliz,dersek armutlarla elmaları karıştıran şaşkınlardan olmaz mıyız? Ya da,armudu elmaya tercih edene Ayı mı diyeceğiz?
Seni seviyorum genç adam,evet,bilakis ben hiç masum değilim ama kubur faresi hırsız siyonist Yahudi de değilim.Sevgiyle kalın.

neyse bünyeyi virusler için krizlere sokmak mantıksız biraz...elzem faaliyetleri yapalır, karşılanır bünye için elimizde olan budur..

aykuna demiş ki:

neyse bünyeyi virusler için krizlere sokmak mantıksız biraz...elzem faaliyetleri yapalır, karşılanır bünye için elimizde olan budur..

beni hoş görün ve cehlime verin ama mezkur cümleyi anladıysam sepet olayım.bir şey anlayamadım yani.cümlenin mimikleri/vigül ve noktalama işaretlerini kendimce koyuyorum da, ehh muğlak bir şey görünüp gidiyor,ben hiç ama hiç fehmi iyi,zekası yerli yerinde biri değilim.anlama ve kavrama kaabiliyetim son derece düşük.bir şeyler yazdığıma bakmayın,o ben değilim,içimdeki ben'e yalvar yakar oluyorum ve içimdeki,en içimdeki kendime yazdırıyorum.sevgiyle kalın.

Demem o ki virussuz bir organizma hayeldir hatta bakteriler çogusu faydalıdır bünye için..
Böceklenmiş dört tarafını asalaklar kaplamış bir fidana bakınız. Haserattan daha önemli sorunları olduğunu göreceksiniz.
Güneş görmüyordur toprağı verimsizdir ve saire...
Asalakların musallat olduğu ağacı sevmekten vazgeçmeyiz ama gösterdiğimiz emeğin fidanın büyümesine değil de haşeratların çoğalmasına yardımcı olduğunu da görürüz.
üzücü bir durumdur elbette ancak haşeratsız bir zıraatin olmadığını unutmamak gerekir.
işbirliği içinde olduğunu söylediğiniz ve böyle olduğunu bildiğimiz mecralar fidenin yaşaması için en hayati dokulardır ecel gelmeden bunlardan kopulamaz yakınlaşsa bile.
örneğin üst sınıf finans kapital yada bunların yerine konulcak alternatif nedir?
Bu noktada endonezya örneği incelenmesi makuldur bence. üst düzey sermayedarları marjinalize etmek yerine er meydanına davet etmişlerdir kendilerini.
sonuç çok değişmemiştir ancak korkularından arınmış bir toplum yaratılabilmitir.
Nihayetinde hayaletlere saldrımak değil onları anlamak yani bunları üreten bizleri anlamak gerçek mücadele sayılabilinior.

Bu metnin içeriğine büyük,hem de çok büyük nispette onaylıyorum..Diğer bir deyimle hemfikkirim seninle.

Sıkca söylediğim bir söz var: "Cilve-i Rabbani." Evet, bu dünya yaşamının hali sizin yukarıdaki metnin içeriğiyle örtüşüyor!

Ama, var olmak ve var kalabilmek için de mücadeleyi son nefesimize kadar sürdürmeliyiz; ben kendi adıma söylüyyoru,ölçüm/kriterim belli: "Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya yaşamı için didinmeli, yarın ölecekmiş gibi de ölüm ötesi,ahiret yaşamı için vira huu çalışmalı."

Bu dünyanın ahvali hakk ile batılın çarpışması üzerine kuruldu,bir başka deyimle söylersek, tam da sizin mezkur metinde ki örneklerde yer aldığı gibidir..

Hz.Mevlâ, Mesnevi'nin bir yerinde, mealen,"Haşaratı gül suyuyla öldürün" der! Ama haşarat gül suyuyla öldürülmez,belki de neşvu nema bulur!

Hz.Mevlana istiare yapıyor; yaratılmışların en makbulü,en üstünü olan insana,insanlığa zarar veren haşaratı zararsız hale getirin, haşaratın kirlettiği insanlık mekânını da gül suyuyla yıkayın, adaletten sapmayın,hakkın ipine yapışın, sapıtmayın; sapıklarla,haşarat,hırsız; insan kılıklı cilâlı kapitalist hırsızlarla gerekirse yaka paça olun,onlara teslim olmayın, hakklıysanız üstün de sizssiniz,diyor kısacası..

Örnek verdiğiniz ülkeye ilişkin gelince, ilk adım bir başlangıçtır,başarı azmin eğiminde, sabrın örsünde devamlılık içre hakkta kalıp adımları sürdürmektedir..

İlk adımımız hep doğru olmuştur bizim,ama o doğru adımları başarıya,asırları kucaklayacak zafere giden azmi ve sabrı kuşanamadığımız için akim kalmıştır!Popomuzu ıslatmadan balık yemeye yeltenen bizlerin,ilk adımda zafer sarhoşu naraları atıp mayışmanın örneğinidir sözünü ettiğiniz ülke!

Kendi ülkemizin millî bilincini tartı/ştığımız bir grup arkadala, herkesin bir şey söylediğini tamamen kapatıp ikinci plana iten Yerkovviç Arif Ağabeyin yüzde yüz görüşüne katıldığım yorumunu aktarayım:

"Ne millî bilinçten söz ediyoruz? Kimin Millî bilincinden? Millet yok ki,bilinç olsun! Guruhun milletten sayıldığı ortamda hep yapacağımız şey, havanda su dökmekten ibaret kalacaktır!" Sonra somut örnekler de veriyor Arif Ağabim, örneğinin son kısmını iktibas edeceğim:

"Millet adına hareket eden, milletten vekaleten görevde bulunanların yürekli olmaları ve yumruğu masaya indirmeyi bilmeliler,böyle diyorsunuz genellikle! Milletin seçtiği vekiller yumruğu masaya vurup galip gelirlerse,rakiplerini nakvt ederlerse, biz tatvacılar ortalığı şamataya boğar,kahramanımızı alkışlar ,omuzumuza alır vaveyla yaparız, ama milleti temsil eden kahramının ağızı burnu çarşamba pazarına dönerse, milyonlarcamız sıvışıp, manyağın tekiydi zaten,kimi de seçip bizi temsil etsin diye vekalet veriyoruz,der bir de biz darağcı hazırlar, eşkiyanın dümbeleğine uyup züğürt şıngırı göbek atarız!"

Biraz muğlak oldu,ama ârif olanlara da malüm! Biz Türk Milleti bizi söğüşleyecek, bize zül edecek ;ensemizde boza pişirecek içimizden haşarat yetiştirmediğimizi var saysak, Çin'den,Maçin'den ithal eder,ensemizde boza pişirtiriz; severiz biz haşaratı,haşarat olsun da bizim olsun;hele ağzı cavcavlı laf da ediyorsa, bir de modernizm cilasıyla foyalanmış,boyalanmışsa,kimse laf edemez bizim haşaratımıza!

Ama,elmayı,hele şeftaliyi budar ve etrafındaki haşaratı safdışı ederseniz,müthiş ürün alır,cebiniz para dolar,rahat edersiniz;bunu bir dönem bilfiil yapıp eden biri olarak deneyimimle söylüyorum.
Yok ama,sevmeyiz biz elmayı,elmanın iyisini,şeftalinin tatlısını; bize yeter pırtlamışları, haşarattan kalanla biz karnımızı doyurur, şükrederiz,şükür etmeyeni de asi ilan ederiz..vs.vs dost.Sevgiyle kalın.

wolfowitzin çorapları sanırım tüm anlatmak istediklerimi özetliyor...
dünyayı yönetiyor umrunda değil milyarlarca doları var kendine çorap almıyor...tek düşündüğü milleti israil.
Hangi müslümanda bu özveri var...
Jaki kamhije yat yaptıran arap şeyhlerin de mi?
ölene kadar bizi utanç içinde bırakacak şalvarı boklu zavallı talibancılarda mı?
kendi adıma yahudilere derin saygı duymamız gerektiğini çocuksu aşalamalarla kendimizi kandırmak yerine...
bizim ne yaptığımızı sorgulamamız gerekir

Alıntı :

Alıntı :

[size=18][quote="aykuna"]wolfowitzin çorapları sanırım tüm anlatmak istediklerimi özetliyor...
dünyayı yönetiyor umrunda değil milyarlarca doları var kendine çorap almıyor...tek düşündüğü milleti israil.
Hangi müslümanda bu özveri var...
Jaki kamhije yat yaptıran arap şeyhlerin de mi?
ölene kadar bizi utanç içinde bırakacak şalvarı boklu zavallı talibancılarda mı?
kendi adıma yahudilere derin saygı duymamız gerektiğini çocuksu aşalamalarla kendimizi kandırmak yerine...
bizim ne yaptığımızı sorgulamamız gerekir

WOLFOVİTS’İN ÇORABINI, HRANT’IN PAPUCUNU ; HIRSIZ PATRON MEDYA KİMİN AĞZINA-GÖZÜNE VE NİÇİN SOKUYOR?________________________________________
Sevgili Aykuna, geçen bir-kaç gün önce akşam karanlığı çöktüğü esnada üniversitede okuyan yeğenim kucağında hacimli altı kitapla yanıma girdiğin de her zaman olduğu gibi kendimi kaybetmiştim; sabaha kadar başımı kaldırmadan pür telâş okudum, ertesi öğleye yakın sularda yatağa uzandığım da uyumadım,komaya girmiştim; deliksiz beş saat uykunun ardından uyandığım da başıma yuvak taşı oturmuştu sanki, ama yine de kalktığım gibi banyoya girip önce üzerime,tepeden aşağı buz gibi suyu boca ettim!.

Kalbimin ritmi değişti, derin derin nefes aldım,ardından ılıktan biraz sıcağa yakın suyu aynı minval üzere başımdan boca ettim ; çıktım banyodan , giyindiğim de koşuya hazırlanmış bir atlet gibi içim enerji dolu , zihnim de en üst seviyede duyarlılık noktasındaydı!.

Midemi şişirmeden çok güzel ve kaliteli bir yemek yedim ; yaklaşık bir saat sonra da doyumuna ve tadına varamadığım büyük boy bardakla dudaklarımdan süzerek demli çay eşliğinde kaldığım yerden yeni gelen kitapları tekrar su gibi içmeye koyuldum!

Şimdi irdeleyip satırlarda sohbet edeceğimiz mektubunuzu daha önce pek tabiî ki okumuştum, cevabi nitelik taşıyan birkaç satır bir şeyler de yazmış, içime sinmeyince sildim ; özenmeliyim biraz, vaktim olunca yazmalıyım, okumak daha öncelikli diye içimden kendime telkin etmiştim; iyi de yapmışım doğrusu!

Harikulâde eserler seçip getirmişti, sağolsun yeğenim,bütün kitaplardan en az yirmişer sayfa, bazısından yüz sayfaya kadar okudum, şimdi biraz tehir edip, senin mezkur metnini zevkle irdeleyebileceğim, öyleyse sadede geleyim ve ilk cümlenizi alıntılayayım:

1) “wolfowitzin çorapları sanırım tüm anlatmak istediklerimi özetliyor...” şeklindeki sözünüz bana bir yığın hatıramı nüksetti,şöyle:

1990’lı yılların hemen başlarındaydı, zamanın Başbakanı Süleyman Demirel ile koalisyon ortağı ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü OrtaAsya Türk Cumhuriyetleri’nde resmi bir ziyareteydiler ; 8.yüzyıldan kalma Orhun Yazıtları’nı inceledikleri esnada, o güne dek, TRT’nin donuk ve statükocu siyah beyaz ekranından bıkmış, anayasaya rağmen cumhur başkanımızın oğlunun üzerinden kurulan renkli ilk cilalı necaset kanalının ardından laikçi hırsız patronlarda ard arda pislik ekranlarını yayım hayatına geçirmişlerdi!

Biz ; çok seslilik ve doğru haber sloganıyla millet olarak ne çok beğenmiştik hatırlarsınız, “ekranlar karartılmasın, tv mi istiyorum” güdümlemelerinin gönüllü Kunta Kinte’leri olmuştuk!..

Bunu anımsadıktan sonra, yukarıda adı geçen iki siyasi liderin seyahatlerini amiyane deyimle adım adım yazılı, görüntülü medyadan takip ediyordum!.

ERDAL İNÖNÜ’YE ARI SOKCAK SEVGİLİ İZLEYİCİLER.

Sonradan kamu bankasının dibini delip içini boşaltmaktan yargılanıp zaman aşımıyla götürdükleri kâr kalan laikçi hırsız bir patronun cilalı pislik kanalını açmış , avanak ve alıklığımı test ettiğim o tarihi anı hiç unutmuyorum ; iki lider tarihi eserlerle ilgili uzmanlardan bilgi alırken , önce Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’ye bir arı musallat olmuştu , küçük hayvancık , Erdal Beyin başı çevresinde dönüp yanağına, kulağına konma teşebüsüne geçtikçe, gayet doğal ve çok soğuk kanlı ; insani reflekslerle , eliyle arıya müdahale ediyordu ; laikçi hırsız patronun kamerası öylesine zumlamış ve öylesine çığırtkan bir ayrıntı anlatımla bunu gösteriyordu ki, beynim dondu,kafam betonlanmıştı sanki!

Sonra yaptığım araştırmalar neticesinede bu garbeti laikçi hırsız patronun cilalı necaset ekranı 16 dakika seyircisine izletip büyük bir haber ve bilgi aktardığı ortaya çıkmıştı!.

Bilmem ne tür yaban arısıymış, “Erdal Beyin kulağına konuyor sevgili izleyenlerimiz , bakın bakın , ama yağma yok, Aslan Sosyal Demokrat Erdal Bey bakın eliyle arıyı zararsız hale getirdi!

“Arı, Erdal Beye bir şey yapamıyacağını anladı , bakın görüyorsunuz sevgili izleyenlerimiz, arı kendine başka bir av bulmaya yöneldi, geniş bir daire çizip yeni avını tespit ediyor, hooop bakın bu sefer Başbakan Başdanışmanını yoklamaya yöneldi,şu kurnaz stratejiye bakın siz ; vaz geçti, evet vazgeçti , ışık veriyor göz açtırmıyor ; Başbakan Demirel’e birden yönelince anlıyoruz ki bu arı çok kurnaz bir hayvan , bu işlerde de deneyimli olduğu kesin; bakın Demirel de eliyle arıya müdahale ediyor!..”

Hafsalam durmuş, izanım dumur olmuştu , nihayet kendime geldiğim de şöyle söylenmiş ve dur durak demeden yeri geldiği her ortam da anlatıp yazmıştım ; medyanın esas ve asli görevi halkın gören gözü, işten kulağı olma görevi vardır ama bu laikçi hırsız patron medyanın hedefi bilgilendirmek değil bilgisizleştirmektir ; haberdar etmek değil, habersizleştirmektir; karanlığa mum yakmak değil, mevcut olan ışığı söndürmek, saydamlık ve berraklık değil, ağzı salyalı kuduz çakallara özgü dumanlı hava oluşturup avlanmaktır ; kısacası Türk Milletini avanak uyutuşum ve alık aydın oluşumuna tabii tutmaya yönelik sömürgeci bir plan ve pröjenin ürünüydü renkli tv furyası! Yandı gülüm keten helva, vah benim milletime, eyvah benim devletime, bu laikçi hırsız patron Türk Milleti’nin çeyrek aklını da tarumar edeceği kesin , demiştim!..

O akşamın ileriki saatlerinde özellikle kahvahaneleri gezip ayak üstü izlenime çıkmıştım bir dostumla ; iki devlet adamımızın gezilerinde devlet ve millet adına yapılan görüşmeler değil , yaban arısının kurnazlığı üzerine sohbet edip çadır tiyatrosu öykünmeciliğini oynuyordu!.

ALİ KALKANCI EMİRE KALKINCI’YI ŞEY ETTİ!

Laikçi hırsız patron medya, Erbakan’nın Başbakanlığı sırasında , “Laik Cumhuriyet Tehlikede; Cumhuriyet rejimini İrtica Kuşattı” vaveylasını kopartıp oluşturduğu dumanlı havada nasıl avlandığını da anımsamamız vacip oldu!

Erbakan’nın başbakanlığındaki Refah-Yol Koaliyon Hükümeti’nin icratlarının ne olduğunu o malum 28 Şubat Post Modern Darbe/Demokrasiye Balans Ayarı yapılıp, Refah-Yol koalisyon Hükümeti yıkılınca, Laik Cumhuriyet Rejiminin teminatı olduğu söylenen hükümetlerin icraatleriyle yaşamıştık! Aslında bu süreci münhasıran ele alıp ve hiç kuşkuya yer bırakmadan hacimli bir kitap bile yazabilirim , ancak bu yazıda kısa anımsatmalar yapmak mecburiyetindeyim!

KISPETE EL SOKMAK CAİZ Mİ?

Laik Cumhuriyet Rejimini irticaya kuşattığı söylenen Refah-Yol koalisyonu , T.C.’ni borçlandırmamaya , kendi öz kaynaklarımızla kalkınmaya ve IMF’yle çalışmayacağını söylediğin de bize Wolfovits’in çorapları örneğinde ki gibi Ali Kalkancı’yı ve şeyleştiği hatunlarını, kara kara yağız Aczimendileri vs bizim gözümüze gözümüze sokulup Laik Türkiye Cumhuriyet gitti gidecek, eyvah , detirtiyor ve diken,ateş üstüde oturur olmuştuk!..

Taksime Cami karkalar korosu laikçi hırsız teneke bandosuna da hiç girmiyeyim!..

Rize Milletvekili Şevki Yılmaz’ın milletvekili ve dolayısıyla dokunulmazlığı bulunmadığı , yaklaşık 7-8 yıl öncesinden konuştuğu bant kayıtlarını zuladan çıkartıp yep yeni konuşmaymış gibi “Saygıdeğer seyircilerimiz Ankara’ya bugün bomba düştü” çığırtkan hırsız laikçi yayımlarla Türk Milleti’ni ne güzel aydınlattıklarını, Refah-Yol koaliyonun yıkılıp yerine malum laik Cumhuriyetimizin güvencesi olduğu söylenen Ecevit’in mini iktidarı ve ardından Apo’yu paketleyip merhum Ecevit’i kahramanlık foya ve boyasıyla millete umut olarak taktim edildikten sonra yapılan 1999 seçimlerinin ardından Ecevit-Bahçeli-Yılmaz; Anasol-M koalisyon döneminde IMF ile 17.Satand By anlaşması boyunduruğuyla Cotarelli dönemi başlamıştı;duyarlı necip Türk milletimiz adından hoşlanmadığı Cotarelli’ye patırtılar çıkarmaya başlayınca, Amerikalı Derviş’le gazımızı alıp,15 günde 15 yasa çıkarıldı, Güçlendirilmiş Ekonomiye Geçiş Programı’na geçildi ve laikçi hırsız patronlar 22 kamu bankasını hortumlattıkları,merkez bankasını soyup ardından devalüasyon ilan edildiği o süreçte laikçi hırsızpatron medya Kırk Pınar/Yağlı Pehlivan Güreşleri’nde güreşçiler müsabaka esnasında bir birlerinin kıspetlerine ellerini sokuyorlar; dinimizce bu caizmi,diyerek, din alimleriyle, spor yazarları, beden eğitimi uzmanlarını yuvarlak masa etrafında dizip ne büyük bir hizmete imza attıklarını ben hiç unutmuyorum sevgili aykuna!..

Laikçihırsız Patron Medya kamu bankalarının içine soktukları hırsız el ve hortumlarını “Kıspete El Sokmak Dinimizce Caiz mi?” yayınlarını yapıyor, biz de çayımızı içip çekirdek,çerezimizi çıtlatıp aydınlanıyorduk!.Oh ne güzel!

Oysa Erbakan’ın Başbakanlığı döneminde Ali Kalkancı Emire Kalkancı’ya bir sıfır atladı, Aczimendi Hocası Fadime’ye gol attı , Ankara’ya Bomba düştü/Şevki Yılmaz Yüce Önderimiz ******’e dil uzattı, Mekked’e bulunan Başbakan Erbakan Hacc Farizası’nın ardından Umre’yi ziyaret etti, (hiç unutmam, o zaman hayatta olan pederimle haberlenirken şöyle demişti: (“şta ono kaziva gonjo mu mayku Şvabo”); ağlanacak halimize ben katıla katıla gülmüştüm, zira benim köylü babam bile Laikçi Hırsız Patron Medya’nın küllerini yutmuyordu, evet köylü babam yutmuyordu ama nice cilalı aydın-maydın,entel-dantelimiz yutuyordu, halkımızın kafası betonlaştırılıyordu!

2)Sevgili Aykuna, Wolfovits ile ilgili alıntının devamı da şöyle:
Wolfovits, “…dünyayı yönetiyor umrunda değil milyarlarca dölârı var kendine çorap almıyor..tek düşündüğü milleti İsrail..” diyorsunuz..

İnanın ki, ben ne Wolfovits’in çorapları kül yutturmaca, bir başka deyimle kuşa bak/Wolfovits’n çoraplarına bak oyununa bakmam, hatta , yaklaşık 10 gündür basına bile baktığım yok, sadece masamda yığılı ve abone olduğum, her gün balkonuma atılan iki gazete ile üç adet aylık dergiye hızla göz gezdirirken, gazetenin birinin spotunda mezkur hergele gavurun çoraplarıyla ilgili kuşa/çoraba bak eleştiri haberini okumuştum!

Bizim düşüncemizi önlemek ve akletmemizi ketmetmek için baktıracakları her zaman bir şeyleri vardır; Hrant’ın papuçları, Wolfovvits’in çorapları, Ali Kalkancı’nın matra-kukasını! Vs.vs.!

CAS CAVLAK KAZ GİBİ SOYULMAYA TEŞNEYSEK!

Bu günlerde çok yoğun ve özel bir uğraşı içindeyim,ama mutlaka biriken gazetelerimi özellikle vakit ayırıp her zamanki gibi gözden geçireceğim!..Yani bende çoraplanıp papuçlanacağım! Ben de Wolfovitslenip Hrantlanacağım!

Wolfovits’in çorapları uyutuşumdur, çoraplarını gösterip niçin geldiği ve neleri kotarıp kündelediğini gizliyor, millî iradeyi perdeliyor,düşüncelerin içine ediyor; mutlaka bize Erdal İnönü’ye musallat olan arıdan tutun da,Kıspete el sokulur mu, Erbakan Hacc Farizası’nın ardından Umre’yi de ziyaret etti, Ali Kalkancı Emire Kalkancı’yı şey etti, Aczimendi Lideri Müslüm Gündüz Fadime’yi kıstırdı, Ankara’ya bomba düştü, Fingirdek Manken şurada donunu indirdi, filanca futbolcu bindiği taksiye işedi vs büyüklere elma şekeri yalatıp kaz gibi caz cavlak yapmıyorlar mı?
-devamı aşağıda-