Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 ÖYKÜ-ANLATI-YAŞAM

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
mustafa bîhaçlı
Profösyonel Kullanıcı
Profösyonel Kullanıcı
mustafa bîhaçlı


Mesaj Sayısı : 66
Yaş : 68
Localisation : YALOVA-AYAZMA
Kayıt tarihi : 02/08/06

ÖYKÜ-ANLATI-YAŞAM Empty
MesajKonu: ÖYKÜ-ANLATI-YAŞAM   ÖYKÜ-ANLATI-YAŞAM EmptyÇarş. 29 Kas. - 4:33

PAPALARI TRAMPA EDELİM

“İnanın gına geldi,öğürüyorum..Kaç haftadır nereye baksam,nereye kulak versem,hangi gazeteye göz atasam papa aşağı papa yukarı.Elektronik posta kutularım sağnakta kalmış İzmit pişmaniyesi ‘papa özür dilesin’ kampanyalarının ardından ‘papa ülkemize gelmesin’e dönüştü birden.” dedim.



Sonra, Kürt Mehmed’e , yanında oturan Lâz Kadir’e ve yanı başımda oturan Arnavut Kemâl’e, O’nun yanında da oturup gazeteye gömülmüş Boşnak Arif Ağabeye,yanında oturup demli çayı dikkat çeken bir keyifle yudumlayan Dadaş Nihat’a baktım,nasıl tepki vereceklerini merak ettim.



Onlar ise, kimisi sabit bakışlı, kimisinin yüzünde hınç rüzgârları esiyor ve orta yere yöneltilmiş suale nasıl bir tepki vereceklerini hayallerinde hesap ederken ben sohbetin kapısın araladım:



“Bu giriş cümleye bakarak Katoliklerin papasına kızdığımı,kızgınlık nedeniyle kâbus gördüğümü, tırı -vırı oynadığımı sakın ola ki anlamayın..



“Asırlar öncesinden, İslam ordularının şamarını yemiş , tarihi metinlerde yer alan kefere orduları kumandanın dile getirdiği kuyruk acısını yestehli zunnarından döküp ortalığı kokutan Katolik Papasını kerhen taktir bile ediyorum ben.Papa yestehli zunnarını dökerken, bizdenmiş gibi numara çeken,Türkçe yazı yazan,Türkçe konuşan ve ramazanlarda İslami eserleri promosyon olarak okurlarına dağıtan papanın içimizdeki yamuk kalem zangoçlarınadır benim öfkem.



“Hatta bir önerim var,bilmem nasıl karşılayacaksınız..Diyorum ki,Katoliklerin papası gelsin,Müslüman Türkün şanına yakışır bir misafirperverlikle konuk edelim ve bu arada içimizdeki yamuk kalem Senfonişubatmankara hırsız patron medyanın zangoçlarını Katolik dünyasına gönderelim, bizim çayırları kemirmesinler,ilelebed oralarda burunlarını pisliklerde sürtüp otlasınlar, Hıristiyan dünyasının mezbeleliklerinde foruldayıp zangoçluk etsinler.”



Sözümü sürdürecektim ama Lâz Kadir araya girdi:



“Ne kadar da saftirik şeyleriz, Katoliklerin zunnarı yestehli Papa papalayınca ne de güzel gürültü çıkarıp yürek soğutuyoruz da, Türkten daha büyük Türk numarası çeken ve her Allahın günü Katoliklerin papasından geride kalmadan T.C.devletinin hazinelerine,kasalarına,tüm edinimlerinin yanı sıra laikçiliği maskeleyip --İslami değerlere müzahir görüntü vererek-- bühtan ve tân edenler ülkemizde yestehlemedikleri bir şey bırakmayan Katolik Papa’nın içimizdeki zangoçların karşısında tam da eski içişleri bakanı S. Tantan’ın deyimiyle hürmeten karşılarında ceket ilikleriz.”



Kürt Mehmed,derin bir iç çekti,dirseğini masaya dayadı,Arif Ağabeye baktı bir süre, “Her şeyin bir vakt-i merhunu var,yükselen inişe geçmek içindir,en yüksekteyken teker-meker zevale an kaldığını göremez bile; eceli gelen kelp cami duvarına bevlder”. dedi..





PAPAYA ve İÇİMİZDEKİ ZANGOÇLARINA MEYDAN OKUYORUM





Lâz Kadir, sohbetin değişmesini isteyen bir im ile bir evvelsi gün hafta tatilinin ilk günü de çalıştığını, Elyaf’ta Arnavut Kemâl’e mesai arkadaşı olması nedeniyle iş yerindeki kimi gelişmelerden söz ettikten sonra şunları hikâye tadında anlattı:



“Akşam karanlığında eve geldiğimde ayaklarımı kibrit çöpü kadar bir şey hissediyordum. Banyoya girip teri-kiri atıp yemek yedim,demli çay içtiğim sırada sirke tankeri iskeleye yanaşmıştı..Hemen yatağa uzandım..Deliksiz,kesintisiz uyudum..Derin ve engin,davudî, sıdretü’l-müntehadan beri yankılanan lahutî bir nidayla kendime geldim: ‘Allah-u Ekber’..



“Tüm uzun bir gece uyumuşum, gaflet içinde, iradesiz,bir ölü gibi. ‘Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahim’ diyerek banyoya girip ak-pak bir abdest aldıktan sonra seccadeye secde edip sabahın sünnetini eda ettikten sonra, canevimden bir besmel ile evimin kapsını açıp apartman merdivenlerini tatlı ve tüy hafifliğinde eşkince indikten sonra apartman kapısına müttevecihen ilerlerken dilime tüm zerreler eşlik ederek Ayet’el-kürsiyi okuyarak açtım kapıyı..Karamürsel Caddesi’ne ayak bastığım da yanık ve bir o kadar uyanık,tüm olancalığıyla dinamik davudî sesli müezzin, ‘Eşhedüenne-Muhameddü’r-Resulullah’ diyordu,ben de tüm zerrelerimle onu teyiden tekrar ettim.





“Acımasız dünyanın yüzüne tüh olsun,desem de,kuyruğuna takılıyor ve beni istediği yöne sürüklüyor,insan olmanın bir yönüyle bin-bir halimle koşturuyorken,bir baktım öğle vakti girmiş yine alemleri kuşatan Ezan-ı Muhammedî okunacağı esnada dünyayı terk ediyor ve ak-pak abdest alıp saf saf olmuş Mu’min kardeşlerimle camide cem olup camaate katılıyorum,omuz omuza,yürek yüreğe ötelere,ötelerin ötesine ve şah damarımızdan daha yakın olana sıra sıra kıyam,rukü,secdelerle kalpleri sarmış kir-pası siliyor, cilalayıp,arı-duru miraca çıkıyoruz; elimde olmadan yakışıksız sözler sarfetmiş, kötü şeyleri içimden geçirmiş olduğumu anlıyorum ve içim,içimin içi,içimin en içinin yandığını hissederek tövbe-i Nasuh ediyorum..



“İş,aş,eş ve evlad’ü-ıyal meşgalesine yöneliyorum,bilinmeyen bana en yakın ürpertici gerçeğe mütevecihen vakt-i merhun caddesinden ilerlerken,ikindi vakti yaklaşıyor,bir de ne göreyim,yine bir yığın günah işlemişim,yel-yepelek koşturup arı-duru abdeslenip kulluk borcumu edaya yöneliyorum,bu sefer daha bir başka içim yanık, masivayı arkama atıp iftitah tekbirle sonsuzluklara yelken açıyor; sınırsız ruhumun okyanuslarında seyr’ü-sefere çıkıyorum; sınırsız galaksilerinde,engin ovalarında, mübbit derin vadilerinde,esrik dağ yamaçlarında, zirvelerine dek çıkıyorum içimin en içinde.



“Dönüyor deveran ; zerreler, küreler,arz ve arşla dönüyor,yol alıyor zaman zamansızlık içre, ‘Bir şulesi var cism’u-canın fanusuna sığmaz asumanın.!’



“Kara bir sır perdesi kaplıyor beri yanda dünyayı, akşam vaktidir,kıyamet koptu kopacak,bir telaş ki ins-ü cinde,cemadat, nebadat vira huu vird-ü zikrinde sürgit,gaflet sarmış aha şu kaburgalarımın içini, silkinip say-u gayretle arı-duru akşam vakti için bir abdest alıyor ve Livaü’l-Hamd sancağı altında olmaktır temennimiz; beni bana bırakma Allah’ım,Ümmet-i Muhammd’e tahkiki iman ve iman say’u-bereketi nasip et Allah’ım… Zunnarı yestehli Papa’ya, Papalayan papanın içimizdeki zangoçlarına meydan okuyorum..”



Arif Ağabey, elindeki mevkute paçavrasını yandaki boş masaya fırlatıp attı, kolundaki saate baktı, “Yassı ezanı okudu-okunacak” diyerek ayağa kalkıp yürüdü,hemen arkasından Dadaş Nihat, peşisıra Kürt Mehmet , Arnavut Kemâl; Lâz Kadir kolumdan tuttu, “Kalk hele ,davran meydan okumaya,kendimizle yüzleşmeye,kendimizle hesaplaşmaya,biz,bizzat biz,kendimiz olmaya,yükselmeye,yücelmeye,miraca çıkmaya gidiyoruz.”



Candan aziz dostlarıma,ilk ve yegâne kardeşlerime arkaları sıra bakıyorum, kabına sığamayan,ruhunda aşk fırtınaları esen Lâz Kadir’e, Kürt Mehmed’e,Arnavut Kemâl’e, Dadaş Nihad’a ve en önde rastlaştığımız Gürcü Murat’la kolkola bir şeyi konuşan Boşnak Arif Ağabey’e içten,içimin en içinden bakıyorum,biz bir milletiz, Ümmet’i-Muhammed’iz…



Bize, tarifsiz, resmedilemez güzelliği nazmıyla Şeyh Galip eşlik etti:

“Hutben okunur minber-i iklim-i bekada,

Hükmün tutulur mahkeme-i ruz-i cezada,

Gülbank-i kudümün çekilir arş-ı Hüda’da,

Esma-i şerifin anılır arz-ü semada,

Sen Ahmed ü Mahmud u Muhammed’sin Efendim.”

Dağların çekemediği oluru yüklendiğimizi bilenlere,ideali,iddiası,sancısı olanlara selam olsun.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ÖYKÜ-ANLATI-YAŞAM
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Edebiyat :: Anlatı-Hikâye-
Buraya geçin: