Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 SEÇTİĞİ SEÇKİNLERİNİ DIŞLAYAN MİLLET BİNDİĞİ DALI KESE-2-

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
mustafa bîhaçlı
Profösyonel Kullanıcı
Profösyonel Kullanıcı
mustafa bîhaçlı


Mesaj Sayısı : 66
Yaş : 68
Localisation : YALOVA-AYAZMA
Kayıt tarihi : 02/08/06

SEÇTİĞİ SEÇKİNLERİNİ DIŞLAYAN MİLLET BİNDİĞİ DALI KESE-2- Empty
MesajKonu: SEÇTİĞİ SEÇKİNLERİNİ DIŞLAYAN MİLLET BİNDİĞİ DALI KESE-2-   SEÇTİĞİ SEÇKİNLERİNİ DIŞLAYAN MİLLET BİNDİĞİ DALI KESE-2- EmptyPtsi 23 Ekim - 3:31

KENDİ SEÇTİĞİ SEÇKİNLERİNİ DIŞLAYAN
SEÇMEN-MİLLET BİNDİĞİ DALI KESER –2—

“Oysa anneler ,babalar,amca ve halalar,dayı ve yengeler,ağabey ve ablalar; kısacası Millî bilinç, yükümlü ve sorumlu olanların bilmesi gereken şey:

“Kendileri şöyle dursun, çocukları bile ikinci planda olmak üzere ilk ve en önemli planda torunları için var güçleriyle –-‘uzun nefesli koşmak ve nesilleri kapsayan iyi düşünülmüş, çok iyi planlanmış ; hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyadaki yaşam için ve yarın ölecekmiş gibi âhiret hayatı için zamana,mekana göre değişkenlik göstermeyen,her daim yeni ve tüm çağlar üstü (“HAK”) merkezli bilinçle çalışmaktır’—.. Böyle bir şuur ve bilinciniz yoksa, tamı tamına bugünkü gibi olur her şey; yani hem dünyanız hem de ukbanız kararır..”

--“Bakış açınız ve yorumlarınız ilginç,alışılmadık..”dedi kaptan şofor.. “Ancak halkı bir sefer aldattılar, şimdi bir oylama yapılsa millet oyuna gelmez..”

--“Olur mu hiç? Bir sefer değil kaç seferdir millet hep aldatılıyor,aldanıyoruz ; gidin tarihi kayıtlara, iki asrı aşkındır biz hep aldatılıyoruz, yani büyük dedelerimiz aldatılmıştır,sonraki kuşak dedelerimiz ve ardından babalarımız ve biz torunları yaklaşık elli sene zarfında çok feci şekilde dört sefer aldatıldık , eminim ki bundan böyle de bizden sonraki kuşaklar da bu minval üzere gidersek aldanacaklardır ; ( ‘ Yüce Türk Milleti’) şeklinde mavi kanlı düzenbaz tanrıların oyalı,vatan millet Sakarya foyalı, bölünmez bütünlük, uniter yapımızı korumak; laikçilik,demokrasi vs diskur ve bayram kürsüsü nutuklarına kanıp kündeye gelecekler.. ‘Yüce Türk Milleti’ diyerek iliğimizi boşaltan totaliter; oligarşik güç odaklarını halen toplumun çok ezici çoğunluğu tanımış değil; zira şundan belli ki, ben özellikle gözlem için kimi zaman ana cadde üzerinde ki kahvehaneleri geziyorum istinasız hepsi leba leb dolu ve oradan aynı istikamette Halk Kütüphanesi’ne vardığım zaman içeriye girmekte güçlük çekiyorum, kütüphanenin avlusu da leba lep dolu, içeriye girmek için sıra bekleyenleri bin - bir numara ile geçip vardığım da oturulacak bir yer bulamıyorum, cinler,periler,ifritler, ecinni taifesi kütüphaneyi doldurup biz insanlara yer kalmıyor..Kahvehaneleri insanoğlu; kütüphaneleri de ecinni taifesi işgal etmiştir.

“Tekrar edersem yeridir; en az iki yüz yıldır önümüze konulanı yeriz ve bakarız; çenemiz kaşır bakarız ve çokça da gözümüzün akını büyüterek bakar seyrederiz..


“Bu günlere ilişkin dünden değişen şey eskiden kent meydanlarında seyirlik çadırlar açılırdı ; Direklerarası’nda meşhur tiyatrolar sergilenirdi; onun yerine şimdi ‘Laikçi Hırsız-Hortumcu-Rantiyerci Patron Medya’nın mücella kanalları ile evimizde çekirdek-çerez çıtlatıp bakıyor,seyrediyor ve çenemizi,ensemizi kaşıyoruz; şaşalayıp hep uyuyoruz..”

Konuşmanın başından itibaren,-meseleye ilişkin anahtar nineliği taşıyan bazı cümleler, paragraflar hafıza defterime kaydetmişim--: notlarıma ilginç sohbetin ve hepimizin ilgisini celbeden ; özellikle genç üniversiteliler ilgiyle dinleyip yönelttikleri bazı sorular,çok az bulunur cinsten farklı bir bakış açısının burasında kaptan şöför ilginç yolcuya ilgiyle bakarken:

“Tekrar söylüyorum,siz bu işi biliyorsunuz sanırım,” dedi. “Ben bugüne kadar bu meseleye ilişkin böylesine ezici çoğunluğun teamülüne tam aykırı ve bir o kadar da doğru olduğunu kabul ettiğim sözleriniz var ki, bir fiil yaşayageldiğimiz ama tamamen gündemimizden ve hafızamızdan silinip gitmiş hayati meseleler; sizi dinledikçe 20-30 hatta kimi açılardan daha da fazla seneler öncesine gitti zihnim,beynimde küllenen yığıla yaşadığım dönemler canlanıverdi.Haklısınız, küçük çocuklar ve akli melekeden yoksun mazlumlar haricinde gelecekte var olmak ve var kalabilmenin üstümüze düşen asli ve boynumuzun borcu vazifeleri ıskalıyor, suyun başını maskeli bizden gözüken, sureti haktan gözüken düşman zümrelere imkan ve fırsatlar tanıdık ve tanımaya devam ediyoruz. En acınası yanı da, öngörüsüzlüğümüz nedeniyle kendi deremizin taşıyla kendi kuşlarımızı vuruyor ve suçu da başka yerlere yüklemenin basiretsizliği ile manen de seyiad işliyruz..”

İlgisi yok denemez, esrarlı yolcu ile kaptan şoforün sohbetini pür dikkat izlerken, bir yandan da elimde olmadan, çok yakın seneler önce kendi doğup büyüdüğüm ve mukim bulunduğum kentimle ilgili bir bürokratın deprem yardım paralarını suistimal ederek jaguzi yolsuzluğuyla anılacak çirkinliği nispeten halkın gören gözü işiten kulağı yerel medyanın söz konusu yolsuzluğun üzerine giderken, ehli vicdan, yolsuzlukla suçlanan bürokratın medyanın hilafı hakikat yazdığını, deprem de madur olan tüyü bitmemiş öksüzün hakkı olan --bugünkü hesap ve para birimiyle-- 17 bin ytl lik yolsuzluğun gerçek dışı,çirkin bir medya,basın yalanı olduğu yönünde kamuoyunu aydınlatacağı ve asla miri malına el sürmediğini millete duyuracağı beklenirken, tam aksi yönde, deli gömleği ana yasanın kendine sağladığı dokunulmazlık zırhına güvenerek il de yapılan bir toplantıda yolsuz bürokrat biz halkı, gazete muhabir ve kamuoyunu bilgilendiren köşe yazarlarının bileklerinden tutup niçin tokatlamadığımızı pervasızca hınç ve gayzla marizliyor ve basının yazdığı gibi 70 bin ytl değil, evet sadece 17 bin ytl ile --depremde mağdur insanlar için gelen yardım parasından-- jaguzi aldığını, esnafı,basını ve halkı onu savunmaması nedeniyle suçluyordu ki, milletvekillerine karşı çok cesur olan biz necip Türk milleti bir bürokrat karşısında süt dökmüş tekir kedi durumuna düştüğümüzü,aynı bürokrat o çirkin töhmetin ardından,o güne kadar hiç yapmadığı halde ilk ramazan ayında iftar davetleri tertipleyerek (güya biz inançlı) halkın gazını din üzerinden duygularımızı kafesleyerek almış ve yediği --tüyü bitmemiş--, yetimin hakkı yanına kâr kaldığını, ilginç yol ve koltuk arkadaşımızın haklı serzenişlerinin ve kendimizle yüzleşip hesaplaşmamızın gerektiği konusunda sohbete katılmayı bir borç bildim.

Bazı öğrencilerin konuya ilişkin kimi bilgilerinin hocalarını tanık göstererek çok farklı olduğu ile ilgili ve buna paralel yönelttikleri sualleri ve ilginç yol arkadaşımın verdiği cevaplar bölümüne girmeyeceğim..Yazmamayı hayırlı görüyorum.

GİTSİNLER ; GENÇ KADROLAR GELSİN DEMENİN MANTIĞI YOK.

Çirkin, kaba, saba, sinsi,soyguncu ve çift kimlikli,şer odakların insiyatiflerindeki bu sürec , ilginç ve teamüle aykırı bakış ile değerlendirmelere sahip otobüs koltuğunda sağ yanımda oturan yolcu, tarih mezunu olduğunu öğrendiğimiz otuzuna merdiven dayayan ve öğrenciler grubundan en çok sohbete karşıt duruşla ilgi çeken öğrenciye dönerek:

--“Dedenizin,sonra babanızın gençlik döneminde de var olduğunu söylediğiniz siyaset liderlerine ilenerek, ‘Gitsinler,yeni ve genç nesil,yeni kadrolara görevi terketsinler’ sözlerinizin mantığı yok, felsefesi yok, matematiği de yok, zira onlar gökten zembille o makama gelmiş değiller ki..

“Dedeniz, babanız, amcalarınız, halalarınız, teyzeleriniz ve özelde halkınızın , yani milletimizin seçtiği seçkinleridir onlar.Unutmayın,sen olduğu gibi ben de onları beğenmiyorum bir yönüyle ama, onlar büyük bir mücadele vererek o sizin gitsinler dediğiniz makama geldiler.Toplumsal bir destek almasalardı orada olamazlardı…

“Tamam, ben de sizin yanınızda yer alıyorum, genç ve yeni nesil,yeni kadrolar gelsin ama üstünlükleri,liyakat ve vasıflarını kanıtlamak,bir mücadele vermek zorundadırlar.Ehil olduklarını ispat ve ikna etmeleri gerekmektedir.

“Bu meselede Bufalo kıyması istemiyorum,gitsin(ler) demek kadar kolay değildir, kaldı ki, bize Bufalo ve deli dana kıyması da yedirdiler ve gitsin,biz sığır,koyun,kuzu istiyoruz diyemediğimiz gibi,ardından göstere göstere ve İstanbul sınırları içinde domuz çiftlikleri ortaya çıktı, yüz binlerce ton domuz kıyması da yedirdiler, gitsin biz istemiyoruz diyemedik, domuz çiftlikleri harıl harıl domuz üretiyor.

“İsimlerini bir bir zikrettiğiniz siyasi lider ve siyasi partiler ‘Eskidi’ tanımız da doğru değil,gerçek dışıdır, zira eskidi dediğiniz siyasi partilerin en yaşlısı 23 yaşındadır,diğerleri ise onun yarısı yaşlarında bile değiller.. Siyasi liderlere gelince çoğunun yaş ortalaması 50 civarlarındır ki bu siyaset gibi çok zor yetişip deneyim kazanılan meslekte çok genç bir yaş dönemidir. Siyaset adamı domates gibi yetişmez; hele turfandası ise yoktur, illaki birikim ve kavi bir karakter, tecrübe ister ki, yaşlının deneyimi, bilgi birikimi yanında gençlerin enerjileriyle buluşturulması gereken okulsuz bir meslektir siyaset.

“Zihni melekesi sağlıklı olmak kaydıyla 80 yaşındaki bir siyaset liderinin yanında hedefini iyi tespit edip iyi planlamış enerji dolu genç(ler) yetiştirmemiz gerekiyor sanırım, yok hedefi belirsiz, plansız ve deneyimsiz enerjik gençlerin gelsinler diyerek ülkeyi yönetsinler demek ve onlara devlet yönetimini teslim etmek , beline ağır bir taş bağlayıp okyanusa atılan adamdan farksız kalır devletimiz ve halkımız.

ÖPÜŞMENİN DIŞINDA BİR DENEYİMİNİZ VE BİLGİ BİRKİMİNİZ YOK

“Ben abartmıyorum, özellikle birkaç aylık sürçte gelip gittiğim şu üniversitenin muhtelif fakültelerinde okuyan görüştüğüm kimi zaman bir,kimi zaman beş,kimi zaman on kişilik gruplar halinde toplam 100 kişiden az değil,Türk ve dünya klasiklerinden yüksek düşünce ve edebi 100,haydi 50 eser olsun okuyanınızı aradım, iki öğrenciyle karşılaştım sadece, onların alkışlanacak bir gayret ve bunun neticesinde kültürel birikimler vardı, çok ezici çoğunluğunuz ayrıntılara girip yazar-kitap irdelemesi yaptığımızda acının acısı ve sancılı gülünçlüklerine tanık oldum ki, “duydum” yani mutlaka ilk okul ve özelikle de ortaokul, lise dönemindeyse kitap okuma iştiyakına yakalanmış ve üniversite kapısına gelinceye kadar okunması şart olan yerli,yabancı yüksek fikirli,edebi değere haiz klasiklerin yanı sıra yeni çıkan eserlerden de haberdar olması gereken siyasette ve devlet yönetiminde yer almaya talep gençlerin tek yeteneğiniz dişi arkadaşlarınızla öpüşmenizdir, doğrusu, çamlıklardan tutun da, otobüs duraklarına kadar bizzat gözlemlerime dayanarak söylüyorum ki, güzel (!) öpüşüyorsunuz, ama bu da bir matah olsaydı eğer, kuşlar,kediler de bu özellikleriyle pek yetenekli ve çok tecrübeliler, ama bu tecrübe ve bilgi birikimiyle değil devlet ve millet,siyaset; bir sandal bile yönetilemez,devrilir ve ne şehit ne de gazi olunur garip Niyazi.

“Elinizde kitap göremiyorum, varsa yoksa bir hocanın anfi kürsüsünden verdiği ders metnin fotokopileri var,bak sizinde elinizde aynısı var,bunu okuyarak,bununla yetinerek mi gitsinler,yeni genç kadrolar gelsin siyasete ve devleti yönetsinler,demektesiniz..

(DEVAM EDECEK)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
SEÇTİĞİ SEÇKİNLERİNİ DIŞLAYAN MİLLET BİNDİĞİ DALI KESE-2-
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Siyaset :: Genel Siyaset-
Buraya geçin: