Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 -öykü-SEVGİYİ YOLLARA VE İKİ EŞİK ARASINA EKMELİ.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Hasan Mostar
Kullanıcı
Kullanıcı



Mesaj Sayısı : 12
Localisation : YALOVA-MERKEZ
Kayıt tarihi : 02/08/06

-öykü-SEVGİYİ YOLLARA VE İKİ EŞİK ARASINA EKMELİ. Empty
MesajKonu: -öykü-SEVGİYİ YOLLARA VE İKİ EŞİK ARASINA EKMELİ.   -öykü-SEVGİYİ YOLLARA VE İKİ EŞİK ARASINA EKMELİ. EmptyPerş. 16 Ağus. - 19:51

SEVGİYİ YOLLARA VE İKİ EŞİK ARASINA EKMELİ!
Hasan Mostar
hmostar@hotmail.com

Hikaye ile masalı aynı şey sanırdım ; hikayenin tamı tamına hayat manzumesi, yaşamın mantığı , matematiği, sesi,soluğu bir yönüyle,uslubu,öznesi ve bizzat hayat olduğunu Yeşilgözlü Vadi’de Şenica’ya yaslandığımdan beri ayrıksayıp idrak ettiğimi söylemeliyim.Hikayenin insan ömrüyle ilgili bilgim değişti; zira,mayası sevgiyle karılmış hikaye insan ömrüyle kaimdir!Bir yönüyle insan demek hikaye olduğunu anlıyorum artık!


Attığım her adımda ismimi fısıldayan bir ses duyuyorum, Duası Katran diye; fısıldayanın kim olduğunu görebilmek için bir sağıma bir soluma bakıyorum, dolayısıyla bu halimle gülünç dolanıyorum içimin esrik vadilerinde,dağ yamaçlarında; her kim ise O, görünürde olmayan halinin güvencesiyle beyhudeliğimi gönlüne eğlence edinmişliğin tadını çıkarıyor herhalde.. Umut harmanını yabalamanın en iyi vakti ikindi sonrası Yerebica Voda’nın sırtlarının ardına yönelen güneşin karşıdaki Vrelo’da Şenica’nın saçlarını taradığı an idi bir zamanlar!Beni alıp göğe yükselten bir bakıştı, ne ki hoyratlığımın,yok yok gaflet peçelemesinin acısını bir ömür içimde çekecektim burgaçlarıyla bir tebessümü esirgediğim için!

“Ti si Kadruşk’in brat jeli de?..”İradeli ve arzulu bakışını çekip geriye yarı dönerek, “Eto je ide,vidi !” dediği cümlesi hep elimde kaldı! Kalbine dokunamadım! Gaflet beni alıp öteye çekmişti ve bir daha aynı düzlemi ve ortamı yakalayıp konuşamadım! Benden başka biri vardı içimde; şimdi ondan nefret edesim geliyor! Diğer yandan Paşiç Huso her zaman ki o alık gülen ağzını açmış yeni aldığı traktörüyle caka satarak Şenica ile aramıza girmişti! Paşiç Huso, “Hoçuli te pogazit?” derken onca yıl sonra gerçekten de ruhumun kapılarını açmama engel olduğu için beni ezmişti!

Yine de, olumsuzluğa atfen tek neden bu da sayılmaz; ben de bir çok güzellikleri çiğnemiştim hiç farkına varmadan! Şimdi şu soruyu kendime soruyorum: başını kaldırıp etrafına şöyle iyice bakmaz mıydınız hiç? Bunu yapmak çok mu zordu? Yeşilgözlü Vadi’de insanların yaşamlarına dönüm noktaları perçinlendiği müstesna günlerde bile sen Kartal Soğanlık İbrahim Ağa Çayırı’nda,Sarı Meşe’de tertiplenen güreşlere gidiyordun, değil mi? Aydın Demiroviç sensiz peşrev çekip güreşemez miydi sanıyordun? Avdiç Namija: “Acaibul garipsin vesselam!” demesinin anlamını şimdi iyi ayrıksıyorum da şuramda bir sancı depreşiyor!

Her hikayenin başlangıç anının dipdiri ve ölümsüz kaldığı kesindir; bu da öyle oldu,bu hikayede tek sırdaşım Sabruşka’ya da anlatmadım; zaten her şeyi anlatmak imkansız olduğu gibi,buna zamanım da hiç olmadı; hele yaşamın, yani hikayenin öylesine hesaba,kitaba,mantık ve matematiğe sığmayan yanı ve yönleri de var ki, ben ol da gör!Hem her şeyi anlatmaya kalkışırsanız eğer, inanırlılığa halel getireceğinizi bilmelisiniz! Dahası,sağ yanımda Nıcky sol yanımda Andrıana belime girip Mıddlex Hospital’in koridorunda yürütürken; o sekerattan döndüğüm anlarda Trçanje’de Şenica’yı, o taş duvarlı küçük köy evini seyrettiğimi anlatsam bizimkiler,özellikle de kadınlar kesinlikle inanmazlar,kaçık derlerdi; bazı kadınlar demek istedim,bunu biliyorum!Ama doğrusu şu ki İngilizler için soğuk insanlar deyimine öyle tevil edildiği gibi olduklarına pek fazla inanasım gelmiyor ama; kemmiyeten bir hayli zeki olduklarına kesinlikle inanıyorum, hele kadınları cin gibi oldukları kesin! Andrıana, “Benim hakkımda ne düşünüyorsun?” diye sorduğun da dervişane yaklaşımımı gülerek karşılamış ve Yeşilgözlü Vadi’de Şenica’ya yaslandığımı söyleyince, hayretten sıyrılmış, ürküntüyle gözlerimin parladığı Andrıana’ya delil olmuştu!

Goodge Street’de yürürken mühendis Refik Akyol’un İngilizlerin tepesinden baktığımı söylediğin de önce Yunus ve ardından Karacaoğlan apansız yanımızda görünüvermişlerdi!Dostum Akyol’a Şenica’ya yaslandığımı söylemiştim nazm ile; Refik inandı,tebrik etti,duygulandı; çok şanslı olduğumu ifade ederken,bir gizi içine gömen ihsasla başını önüne eğerek, diline kurşun dökülmüş gibi güçlükle telaffuz ederek birkaç sefer Şenica demişti!Refik orada kaldı,arkamdan dua ederek!

Bu hikayenin başladığı yere bitirmek için geldim,Mavera’nın sayfa kenarına tutulan bir notun aşkın medlülüne delille sancısını mehlem yapıp umutlarını kaybedenler gibi şekvacı olmadığımı , ancak kendi ışığımla kendi aynamdan halimi gördüğümü söylüyorum!İki sıra biriket duvara ayaklarımı koyup oturduğum sandalyada gaflet bohçalamasıyla geç çekip aldığımı hatırlıyorum,hikayenin unutulmaz hep diri ve capcanlı yaşayan başlangıç anı,doğumuydu da bu! “Okuyorsun!” diyerek esenleyip annemi soran Strina Alinca’nın sesiyle kendime geldiğim de Yeşilgözlü Vadi’de Şenica’ya düşmüştüm!Şenica gökyüzü kadar büyük,güneş kadar canlı!
Ledenica Voda pürtelaş yelyepelek Kerbela’ya koşuyordu sanki,Efendimizin çiçeklerini suvarmak için!Dağın zirveye yakın bu yamacında,öteden beri tanış olduğum ve üstüne,yani şu seki yanına oturup tefferuç ettiğim kayadan ellerimi buz gibi,vadi’nin öte tarafındaki Aşağı Ledenica Yukarı Ledenica’dan,Koşavina Lipovina’dan,Bunar Kalabuyuk’tan,Bobleni Kamen Pratina’dan,Krivi Kamen od Drenovine kaçıyor,sür git kaçıyor!Husagiçler Neslanoviçleri sevmiyor; Çatoviçlerin ucuz burjuva takıntılarını Avdiçler gölgeliyorlar!
Krayişnik Osman’ın zamansız ve ürkütücü olduğunu sanıp yanlış algıladığım habere ilgisizliğimin sancılarını ömrümün hikayesi olmuştu; çokça günler ağladığım pişmanlıkların gafletini hep besleyegeldiğim umut da Sabruşka’nın getirdiği çatık kaşla tükendim. Baharın el uzattığı yazın eşiğinde ,çocukların okul çıkışı bana hep aptallığımı hatırlatmıştr!. Bir kaç zaman tünelin ardından bir yaz sonu iki katlı ahşap evinin kapı girişinin kenarında gül,şeboy ve sardunyaların düğün şarkıları söylediği esnada Çatoviç Reco’nun sabırsızlığı ve kadife yumuşaklığında ki inatçılığı beni götürmüştü amansız sır sevdayı geride bırakarak!

Kurgu yok bu hikayede,çünkü masal değil,develer tellal,pireler tellak değil,bu sancılı,pişmanlık ile yoğurulmuş tamamen bir hikayedir,yani hayattır,yaşamdır!..Gerçi her şeye hayat,hikaye demenin pek bir anlamı yok; çünkü kadınlar buna inanmazlar,bir yanını eksik bıraktığımı düşünürler!Belki de hakları var;zira yirmi yıl önce Çatoviç Reco da inanmaya hiç teşne değildi, “Ştati je? Upadaş u duboku misao,çuvaj se,kokoçeş iziç otele!” demişti! Bunu söylerken Beatless’in kasetini teybe takıyordu entel-dantel hava basarak; evet,demişti bunu,çünkü benim gördüğüm Şenica’yı görmemişti,onun gözü bir başka harmandaydı!..

Her yiğidin yoğurt yiyişi olduğu gibi, her adamın başka bir Şenicası da var kuşkusuz! Ben de bilmiyorum,demiştim sorusuna karşılık!Benim gördüğüm Şenica’yı gören birine de hiç rastlamadım!Kalbimi yasladıkça hala içimin aynası umutla parlıyor! Kendimi hep derin bakışlı gözlerde öksüz buluyorum,kapısı kapalı evin perdeli pencereleri ruhumun yamaçlarından seyre dalıp ağladığımı gizliyorum!.

Büyükler ölmeden ölür!Ben yaşamadan,iki eşik arası bir de kız sevdim şimdi!Bir sürü çocuklarım oldu!Anneleriyle konuştuğımuz gibi konuşuyorlar!Bosanski konuşuyor,Bosanski gülüyoruz,Bosanski ağlıyoruz;bayramlara,düğünlere Bosanski gidiyoruz!

Bir gün göz göze gelmiştik, o zaman nasıl okuduğunu,neyi düşündüğünü merak ettim!Uzak bir şehirden beş parasız yaya ve yalnız bir yarı gece vakti eve giderken nasıl ağladığımı kimse bilmiyor; Avdiç Muşo bile!Sabah sularında eve gelmek üzereyken beni aramaya çıkan Yerkoviç mali Arif ile Avdiç Muşo onca yolu yaya yürüyemeyeceğimi söyleyip inanmadıydılar ki öteki mahallede kız sevdiğimi nasıl inansınlar? Ya şimdi eşiğin öteki yanında bir kız sevdiğimi kim nasıl inanır? Zira aklım almıyor,gönlüm söylüyor; hepsi beni yüzüstü bırakıp beklemiyen Smajo Muşanoviç dediler; hatırlıyorum arabanın arka park lambalarını meyüs,mahzun izlediğimi arkaları sıra! Sükûtü gönlüme gerdanladığım da Yerkoviç ile Avdiç Smajo’ya epeyce söylenip durdular,oysa kavurucu yaz sıcağına rağmen üşüyordu her ikisinin ses tonlarıyla sözcükleri!Ve çok geçmiyecekti bunun ardından, pür telaş yolda yetişmiştim Smajo’ya,frene basmadan binmişti yanıma,oturur oturmaz gaza basmamı rica etmişti,çok sevecen,çok nazikti;muacceldi işi ve çok da geç kalmıştı; prespo sam,demişti!

Yeşilgözlü Vadi’de Şenica dağ mısın, yamaç mı?Bağ mısın,bahçemi,balkan mısın?Gül müsün,sevgili misin?Acılı bir yürek misin?Tükenmez bir hasret misin?Şenica,yani şuramda bir yer/din!Sızılı!Öteki mahallede bir kız,bir naz,bir anne,bir yenge,bir nine,beş çocuk ve bir sürü torun; bir ev,bir ocak,bir baca ve bir hüzün sevdim,sevdalandım!Yüreği geniş,elini ayağını her şeyden çekmiş bir derviş olabilir miyim?Şimdilik sıkça bunu düşünüyor ve düşlüyorum!Birde tatlı belam var Ryhanam!

Kalbim hüzünle dolu ve gökyüzünden semaya inen aynada Şenica saçlarını tarıyor!Ledenica’nın karşısına uzattım ellerimi,Şenica’yı elinden tutup güneşe çekiyorum!Arkamı Golubica dağına verdim mi tamamen kendime dönmüş oluyorum; içim böyle ısınıp yeşereceği umudu var,yüreğim Yeşilgözlü’de yarısı,diğer yarısı da Lipovina’nın derinliğiydi!Şimdi kalbimin tümünü attım al senin olsun dedim Köln’e!

Kendine ait yaşamdan bana da bir küçük pay versin diye Şenica’ya nasıl yalvar yakar olmuştum! Ruhumun göğünde birkaç yıldızdan biri de Şenica halen parlıyor!Ellerimi açıp bakıyorum,kalbimi vermeye nasıl da hazırım,inanın bana!Bunca zamandır gözyaşlarımı niye sakladım? Yirmi yıla yakın bir süreden sonra söylediğim her söz gülümseten safça beyaz yalanlar gibi algılanıyor!Sabruşka,ellerin bakımsız,ayakların yıpranmış,dedi!Bir pantolon edinmek için seçimin ardından kurulacak hükümeti bekleyen on yaşındaki bir çocuğum halen ben ve söğüt dallarından,kemik saplı halis Bursa yapısı çakısını kaybettiği için boru,düdük yapamayan hüzünlü öksüz bir çocuğum,ihtilaller görmüş,yaşamış bir çocuk!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Hasan Mostar
Kullanıcı
Kullanıcı



Mesaj Sayısı : 12
Localisation : YALOVA-MERKEZ
Kayıt tarihi : 02/08/06

-öykü-SEVGİYİ YOLLARA VE İKİ EŞİK ARASINA EKMELİ. Empty
MesajKonu: ÖKÜNÜN DEVAMI:SEVGİYİ YOLLARA VE İKİ EŞİK ARASINA EKMELİ..   -öykü-SEVGİYİ YOLLARA VE İKİ EŞİK ARASINA EKMELİ. EmptyPerş. 16 Ağus. - 19:53

Ellerin,ayakların cılk,nasırların çatlamış dedi Sabruşka,sesinde,sesinin edasında ötekilik var gibiydi!Bakımsızlıktan,ağır yükün altında kalmışlığın,yorgunluğun eseri,dedim;bunun ilacı var,hele bir şehre varır gelirsem,çok geçmez bir ay sonra aynalar bile seni tanıyamazlar!O eller,öpülesi eller!O’nun elleri ecir dolu dedi Sabruşka!Ellerinden belli olur bir kadın demez mi üstad Karakoç!. Şenica Ryhana!.

Şenica doğup başağa gelinceye kadar ben Yeşilgözlü Vadi’yi tanımazdım,hiç ilgimi çekmezdi, farkında bile değildim O’nun!Şimdiyse Yeşilgölü’yü,Şenica Ryhana’yı; şeker lep dil şirin zebanım,Ryhanam ; anlıyorum ki ben masal kahramanı değilim,dağ gibi kalbim var/mış! Hep merak ettiğim bir şey vardı:acaba erken yatar mı Şenica?Başucunda kitap bulunur mu?Sonraları bir vesileyle erken yattığını öğrendim Şenica’nın ama başucunda kitap bulundurup bulundurmadığını öğrenemedim,daha doğru bir söyleyişle bilmek beni ürkütüyor,o sebeple bilmemek iyiydi!
Ellerini, yüzünü merak ettim hep Şenica’nın,Sabruşka da bir şey demedi bu hususta.Olsun yine de merakımdan caymaya niyetli değilim,içimin göğünde,muhayyel Şenica’yı büyütüyor kendimden bile kıskanıyorum! Evet merakımdan caymıyorum!Biraz budalalık da var bende!.Bunun farkındayım..Merak ediyorum Şenica’nın ellerini, acaba benimkiler gibi cılk ve çatlamış,nasırlaşmış mı?Amiyane deyimle adım başında elleri güzelleştiren dükkanlar var şimdi,eski devirde değiliz; çok rahatça ben de ellerimi güzelleştirip hanım hanımefendilerinki gibi yapabilirim!Buna gerek yok, lüzüm görmuyorum şimdilik,daha doğrusu benim istediğim de değil bu!Hem bir itirafta bulunsam rahatlayacağım:standartlara uymayandır ellerim ve ben çatlamış,nasırlı ellerimi seviyorum,bir de Yeşilgözlü Vadi’yi ve Şenicasını!Umudumu yeşertiyorum son soluğa kadar,umutsuzluk bize ait değildir;nasipse eğer bir gün ben de ellerimi güzelleştireceğim!Bedevi ellerimi alır şehre getirebilirsem ve derin kitaplar verebilirsem ellerime!..Bu hikaye bir hayli karışık,diyenlere kıyağım olsun,bir Şenica var,bir de Şenica Ryhana,ellerini gördüm Anfi Çay Bahçesi’nde Şenica Ryhana’nın; ellerini tuttum,tuttu ellerimi!

Krayişnik Osman’ın bir sözünü anımsıyorum sıkça: Şenica iyidir,hassas ve derin kalpli,soylu yüce bir ruhu var,dedikten sonra yüzüme iyice gözlerini mıhlayıp derin,içten tebessümle,çok şanslı olduğumu ekleyerek söylemişti! Sır, sır,sır;bu bir sır,bir düş!Sarıyer’de Mehmet beyi görmüş ve ivedilikle Kadıköy rıhtımına doğru yol alırken,sahil göründüğü esnada bunları kaşla-göz arası anlattıktan sonra iki kokiş ilgisini çekmişti,ellerinde tuttukları zincirin olanca uzunluğuyla gerdirip çenileyen köpeklerini barıştırmaya çabaladıklarını gördü,o cevaliyetle,kendine aşırı güvenen tavırlarına alay yükleyerek kokişleri makaraya almıştı! “Ştenat him ştosu sretni”,dedikten sonra, “biliyorum, yaşları Gluho Pero’dan da belki küçük değil,demem o ki küçüklüklerine bakıp ştenat diyorum”,demişti!

Merak etmedim değil,ettim ve Krayişnik Osman’a karşıya geçerken vapurda sormayı düşünmüştüm ama O kalantor bir beyle muhabbeti koyulatmıştı,ben de Mavera’nın sayfalarına daldım..Karaköy’e çıktığımızda,Eminönü’ye doğru hızla yol alırken bir ara tam köprüde söze girmeyi düşündüğüm an hiç eksik olmayan arabaların boğuntulu sesleri engel oldu! Mısır Çarşısı’na bitişik bir lokantada ben pilavüstü o döner yerken sormak,ayrıntılarıyla konuşmak isteği içimden geçirdim ama ellerime baktım hem bomboştu hem de nasırlı,şahrem şahrem çatlamıştı! “O’nun elleri dua dolu ve güzel,seninkiler bomboş ve nasırlı,çatlak.”dedim içimden bir yalaz sancıyla! Sustum ve yutkundum; gözlerimin pınarlarına içimden yol açıp denize akıttım!Yirmi yıl geçti,ne çabuk?Köprülerin altından hiç su akmadı!Değişen şey benim ellerim boş değil,bir şeyler var ama hala nasırlı ve şahrem! İlaveten Şenica Rahana’nın bir de ablası var ,Karizma Şamar!.Beni kucağına alan bir dağım olmadı hiç, boynu kısaydı!Kadınlar eskiden ihtiyarlıyorlardı şimdi çirkinleşiyorlar!Şeftalilerin sarı-pembe çiçek açtığı ilkbahar mevsiminde gelmiştim buraya;gözün alabildiğince sıradağların arasından uzanan ovayı ortadan kesen bir inci gerdanlık gibi akan Yeşilgözlü Vadi’nin iki yakası boyunca uzanan ve şimdi zümrüt yeşili sık yapraklı şeftali bahçelerini içimi titreten seyre dalmışken çil sarı Şenica’nın Pijesak’ta takunya şıkırtılarıyla kendime geliyorum!

Yeşilgözlü Vadi’nin karşı tarafına ellerimi uzatıp Şenica Ryhana’nın başını duvaklıyorum! Rureke mi sunce ispırzio,vjeter izmaho, a mraz ispucao!
Kadınlar fark eder,fark ettikleri farkında olmuyorsa, bir daha farkında olmaları neredeyse imkansız,bunu daha doğru söylemek gerekirse,afetmezler!Afeden kadın çok azdır,yani, kendi açıları ile müstesna olan değer nirengi nokta olarak algılandıkları sezinlenemiyorsa kadınların sonrası yoktur bu hususta,evet kadınlar için, özellikle de elleri güzel, Duam Katran sanadır sözüm, elleri güzel kadınlar ve güzel olduklarını bilen kadınların sonrası yoktur,böyle olunca,sonrasızlık onları genelde mürüvetsiz ettiği gibi,müstesnaları istisnasız feci şekilde tecziye ediyorlar!Elleri güzel olduğunu bilen ve sonrası olmayan kadınlar beni yıprattı!
Güzel olduklarını bilincinde olan kadınları sonrasızlık,erkekleri de sonralık mürüvetsiz ve bedbahtsızlık pençelerine kıstırmıştır!Geniş tebessümleri sonralıkta soldurmanın acısını beceriksizliğe yüklüyorum! Ve,ruhumun göğünde son üç umut yıldızı parlarken Şenica Ryhana’dan yana yatırmıştım kalbimi!Artık iki yıldız göğümün derinliklerinde yiterken ruhumun semasına bakıp tek kalan yıldızla içimde teferruç mu edeyim?Nasıl?Pekiyi düğüne niçin geç kaldın mı diyeceksiniz?Uyuya kalmışım!Ensemi kaşıdım uyudum,çenemi,sakalımı kaşıdım,esnedim uyudum!

Salt elele tutşmak yaşamak değildir,ki bunun da şartı aynı can grubundan olmaktır,demişti Avdiç Ahmet Dedo!Bu bir teselli miydi?Yoksa felsefi bir söylem mi?Pek anlayamadım!Soramadım da!.Aslında,son aşamada, konuştuğumuz son üç seferde ve sonrasında Şenica Ryhana’dan okkalı en az dört-beş soru sormasını bekledim,durdum!Sormadı!Sonra,bir adamın,çatık kaşlı birinden bir avuç gökyüzü istemesinin hikayesini anlattı Şenica Ryhana!Hikayenin sonunu getirmek üzere olduğunu sezinlediğim bir anda, “Çatık kaşlı birinden adres sorulmaz,sigara yakmak için çakmak istenmez” diyerek araya girip, “Bak şuraya” dedim!Akı belirgin,deniz mavisi kusursuz gözleriyle tebessüm dolu Şenica Ryhana , “Aaaaa” diyerek,şaştı, “Bu kuyunun suyu nasıl da şişti!.” Öyle görmüştü O!Kuyu da değildi o,su da değildi!Ayıksatmadım,öyle kalsın,derli toplu,dağınık şimdilik!Bitmek bilmeyen bir arzuyla bizim evde Bosanski harman savrulsun istiyorum ,bu da çil Şenicalarla evet yanlış okumadınız Şenicalarla birlikte olurdu ancak!İstiyorum ki, crne godine da zabaci mo!İmkansız değildi bu ama kolay da değil,nefesi güçlü,yüreği mürşit,ulu bir zata ve kırk güzel adama ihtiyaç var! Elçiye zeval yoktu,ama elçi de bilge olmalı ki,sözü tavında dövebilsin!

Ağır,yorgun çıkıyorum Çatoviç Smajo’nun iz pot Şuşica Smokava,po hladu!. Kanatlarında yürek bir Golup uçtu Vitez’in üzerinden!Dönüp baktım bir süre!İnce ve sevecen bir tebessümle, “Nereye gidecek ki?”Sabruşka kısa ama derin bir bekleyişin içinden, “Elbette Yeşilgözlü Vadi’nin Trçanje’deki Şenica’ya,sonra ihtimal bizim eve dönebilir!” diyerek kendi sorusunu yanıtladı!İçimi dinledim dinlenmek için!Sevgi paylaşılırsa büyür,çoğalır mıydı?Sevgiyi sır içinde mi büyütmeli?Hangisiydi?O mu? Öteki mi?Sevgiyi,aşkı,muhabetti,yüreği yollara ekmeli,evet yolara ve iki adım,iki eşik arasını unutmadan hep yollara ekmeli sevgiyi!

Kluçlu Ayişa Ninem bijele i rumene obraze’yi anlatmıştı,sonra haydi uyu artık demişti! “Ştaje to?” diye sormuştum! “Prak sine, prak!” demişti uykusu galebe çalıp gözlerini yumduğun da!Ondan sonra ben hep prak görmeye başlamıştım uykularımda ve yalnızlığımda!Bir çağırışım şimşeğiyle yol alıyorum içimden,mükerreren yaşamayı seviyorum,kimi zaman yarınlarda,kimi zaman dünlerde!Ve illa gelecekte!Fiemanillah!.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
-öykü-SEVGİYİ YOLLARA VE İKİ EŞİK ARASINA EKMELİ.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Edebiyat :: Anlatı-Hikâye-
Buraya geçin: