Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 ÇAĞIMIZIN EN ÖNEMLİ ÇİRKİN BİD’ATI

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
sameTR
Moderatör
Moderatör
sameTR


Mesaj Sayısı : 93
Yaş : 34
Localisation : yalova-merkez
Kayıt tarihi : 03/08/06

ÇAĞIMIZIN EN ÖNEMLİ ÇİRKİN BİD’ATI Empty
MesajKonu: ÇAĞIMIZIN EN ÖNEMLİ ÇİRKİN BİD’ATI   ÇAĞIMIZIN EN ÖNEMLİ ÇİRKİN BİD’ATI EmptySalı 5 Haz. - 12:01

Çirkin bid’at kapsamına giren fiil ve tutumlar içinde en tehlikeli olanı hangisi olabilir? Hiç şüphesiz, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat ilkelerine aykırı İslâm anlayışıdır.

Hangi görüntü ve iddia ile ortaya çıkmış olursa olsun, tıpkı geçmişte olduğu gibi Ehl-i Sünnet çizgiye, dolayısıyla doğru İslâm anlayışına aykırı olan her türlü akımın, “bid’at mezhep” olarak nitelendirilmesi gerekir.

İslâm tarihinde Sahabe döneminin sonlarına doğru bazı yanlış inanç ve tutumların ortaya çıktığını biliyoruz. Daha ziyade Akaid ve Kelam ilminin sahasına giren bu inanç ve tutumlar, İslâm’a yabancı din, gelenek ve felsefî sistemlerden kaynaklanmıştır.


Bu dönemde İslam coğrafyasının sınırlarının hayli genişlemesi ve farklı kültür ve dinlere mensup kitlelerin İslâm’a girmeye başlamasıyla, ağırlıklı olarak eski Hint, İran ve Yunan’a ait bazı inanç ve anlayışlar bir kısım müslüman topluluklar üzerinde yıkıcı bir etki yapmaya başlamıştır.

Eski inanç ve kültürerini bir anda tümüyle terk edemeyen ve girdikleri yeni dine bu inanç ve kültürlerin kalıntılarını da taşıyan insanlar vasıtasıyla Mürcie, Mu’tezile, Cebriye gibi akımlar vücut bulmuştur.

Tarih sahnesine çıktıkları andan itibaren İslâm toplumunun birlik ve dirliği üzerinde çok yönlü yıkıcı etkiler yapmış olan bu akımların oluşturduğu fitne ateşinin sönmesi kolay olmamıştır. Özellikle Haricîler’in ve Mu’tezile’nin sebebiyet verdiği ve uzun yıllar süren iç karışıklıklarda binlerce insan ve o arada pek çok alim, türlü işkence ve baskılara maruz kalmış, pek çoğu bu fitneler sebebiyle canından olmuştur.

Ehl-i Sünnet alimlerin (Allah hepsinden razı olsun ve hepsine rahmet eylesin) ihlâslı, kararlı ve dirayetli mücadeleleri sonucunda Yüce Allah, bu ümmeti Ehl-i Bid’at fırkaların fitnesinin kök salmasından korumuş ve “sahih İslâm” çizgisi bu sayede günümüze kadar gelmiştir.

MODERN ÇAĞIN YENİ MEZHEPLERİ

Ancak geçtiğimiz 150-200 yıldan bu yana geçmişteki bu duruma benzer yeni bir fitnenin ümmetin sağlam ve sahih akidesini bulandırmak üzere uç verdiğini görüyoruz.

Bugün İslâm inancının, Kur’an ve Sünnet temelinden kopartılarak, Batı dünyasında geliştirilen “aklî ilkeler” doğrultusunda yeniden belirlenmesi gerektiğini iddia eden bir akımla karşı karşıya bulunuyoruz.

Müsteşrik veya oryantalist dediğimiz, İslâm hakkında araştırmalar yaparak yıkıcı fikirler üreten gayri müslim ilim adamlarının etkisinde kalan bu “modernist” akım, bu iddiayı hayata geçirmek için her türlü imkanı kullanarak muhtelif maskeler arkasında faaliyet göstermektedir.

“İslâm modernizmi” ana başlığı altında ifade edebileceğimiz bu bid’at akım, kimi zaman Sünnet’i müslümanların hayatından çıkarmak için “Kur’an’dan başka din kaynağı tanımayız” sloganıyla hareket etmekte, kimi zaman da “hadisleri yeni bir ayıklamaya tabi tutmalı ve Sünnet’i yeniden tanımlamalıyız” diyerek boy göstermektedir.

Bu “çağdaş bid’at mezhep” mensuplarının diğer önemli iddialarını şöyle ifade edebiliriz:

Çağımızda toplumsal yapı, insan anlayışı vs. değişmiştir. Dolayısıyla İslâm dininin emir ve yasakları da bu köklü değişiklik doğrultusunda yeniden gözden geçirilmeli, değiştirilmelidir.

Kur’an’dan hüküm çıkarmak için Arapça’ya, Sünnet ve hadis bilgisine, icmaya ve eski alimlerin bakış açılarına ihtiyaç yoktur. Eline bir Kur’an meali alan herkes Kur’an’dan hüküm çıkarabilir.

Eski alimler dini zorlaştırmışlardır. Onun için eski alimlerin söylediklerini bir kenara bırakmalı ve dini kolaylaştırmak için yeni içtihadlar yapmalıyız.

Mezhepler ve tasavvuf yozlaşmış birer istismar kurumudur. Bunları kökünden reddetmeliyiz.

Şefaat, mucize, evliyanın kerameti, tevessül, miraç, kabir azabı gibi şeylere inanmak doğru değildir.

İslamî hükümleri, çağdaş Batılı değer yargıları, din ve siyasal sistem anlayışına uygun hale getirmeliyiz.

PEYGAMBERSİZ KUR’AN ARAYIŞI

Bunlar ve benzeri daha pek çok “bid’at”ı din olarak benimseyen çağdaş modernistler, bu iddiaları ileri sürerken İslâm büyüklerine, mezhep imamlarına, Sahabe’ye, hatta pek çok hadis-i şerife açıkça bühtan ve iftira etmekte ve ortada kala kala tek başına Kur’an kalmaktadır.

Peygambersiz, Sünnetsiz, Mezhepsiz, Tasavvufsuz bir din anlayışını yerleştirmeğe çalışan çağdaş bid’atçılar, Kur’an dışında başka bir din kaynağı tanımadıkları için, Kur’an ayetlerini kendi heva ve heveslerine göre istedikleri gibi eğip bükme imkânına kavuşmakta ve Kur’an ayetlerini böylece tahrif etmeye çalışmaktadırlar.

Ehl-i Kitap dediğimiz Yahudi ve Hristiyanlar’ın, kendilerine indirilen Tevrat ve İncil’i tahrif ettikleri, Kur’an tarafından haber verilmiş tarihî bir hakikattir. Pek çok İslâm aliminin de ifade ettiği gibi Ehl-i Kitab’ın, bu ilahî kaynaklı kitaplar üzerinde yürüttükleri tahrif faaliyeti, sadece bu kitaplarda mevcut bulunan ayetlerin yerlerini değiştirmek veya onları kitaplardan tamamen çıkarmak şeklinde gerçekleşmemiştir.

Bu alanda gerçekleştirilen tahrif çeşitlerinden birisi de, Yahudi ve Hıristiyan din adamlarının, bu kitapların ihtiva ettiği ayetleri kendi heva ve hevesleri doğrultusunda yorumlamaları şeklinde vuku bulmuştur. (Geniş bilgi için: Karafî, el-Ecvibetu’l-Fâhire, İbn Teymiyye, el -Cevâbu’s-Sahîh, İbn’l-Kayyım, Hidâyetu’l-Hayarâ)

İşte Ehl-i Kitab’ın yaptığı bu tahrif faaliyetinin aynısı, günümüzde çağdaş bid’atçılar tarafından Kur’an üzerinde gerçekleştirilmek istenmektedir. Kur’an ayetlerinden Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’in, O’na bağlı olarak Sahabe’nin ve onlardan sonra gelerek onlara tabi olan imamlar ve muteber ulemanın anladıklarından farklı hükümler çıkarmak, onların Kur’an anlayışlarının yanlış ve hatalı olduğunu iddia etmek, bu tahrif girişiminin en önemli göstergesidir.

ALİMLERİMİZİN TARİHİ VAZİFESİ

Şu halde, geçmişte İslâm alimleri, Şia, Mu’tezile, Mürcie, Cebriye ve daha niceleri gibi bid’at mezheplerle nasıl mücadele etmişse, günümüzde de İslâm ve müslümanlar için en öldürücü zehirden daha tehlikeli olan bu “modernizm bid’atı” ile her türlü ilmî ve fikrî vasıta ile mücadele edilmelidir. Bu mücadele, Ehl-i Sünnet alimlerin boynun borcudur.

Geçmiş alimlerimizin yaptığı gibi, bu bid’at mezhebin bütün temsilcileri ve onların görüşleri üzerinde ayrıntılı ilmî çalışmalar ortaya konmalı ve bu alanda halka yönelik gerekli uyarılar yapılmalıdır. Hatta ulemamızın Akaid ve Kelam sahasında yürüttüğü faaliyet, günümüz bid’at mezheplerini de içine alacak şekilde devam ettirilmeli, yeni Kelam ve Kelam tarihi kitapları yazılmalıdır.

Son söz olarak şunu söylemek isteriz: “Bid’at” denince ilk akla gelen “türbelere mum dikmek, fala, uğursuzluğa vs. inanmak” gibi hususlarla mücadele etmenin önemi elbette küçümsenemez. Ancak bu türlü bid’atlar bazı halk kesimleriyle sınırlı olduğu için, bunların zararlı etkileri de sınırlıdır.

Üzerinde daha büyük bir hassasiyetle durulması gereken, “ilim adamı” sıfatıyla faaliyet gösteren modernist bid’atçıların halka benimsetmeye çalıştıkları “çağdaş bid’at mezhep”lerdir.

Zira bu tarz fikir sahiplerinin iddialarının birer “çağdaş bid’at mezhep” olduğunun ve doğrudan müslüman halkımızın inancına ve din anlayışına yönelik en korkunç tehlikeyi teşkil ettiğinin çoğu kimse farkında bile değildir.

Semerkand Dergisi
Murat Hafızoğlu
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ÇAĞIMIZIN EN ÖNEMLİ ÇİRKİN BİD’ATI
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kosova’da korkulan oluyor
» Bosna-Hersek’teki “Kutsal emanetler&

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: İslâm :: İslâmi Yazılar-
Buraya geçin: