Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 BİR UYGARLIK TASARIMI OLARAK DİRİLİŞ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
mustafa bîhaçlı
Profösyonel Kullanıcı
Profösyonel Kullanıcı
mustafa bîhaçlı


Mesaj Sayısı : 66
Yaş : 68
Localisation : YALOVA-AYAZMA
Kayıt tarihi : 02/08/06

BİR UYGARLIK TASARIMI  OLARAK DİRİLİŞ Empty
MesajKonu: BİR UYGARLIK TASARIMI OLARAK DİRİLİŞ   BİR UYGARLIK TASARIMI  OLARAK DİRİLİŞ EmptyÇarş. 2 Ağus. - 16:40

“BİR UYGARLIK TASARIMI OLARAK DİRİLİŞ” (1)

Büyük bir bekleme salonunda , bir yere ilişip oturmak için göz gezdirdim; dış görünüşü zengin bir duruş arzeden; entelektüel bir eda da ihsas eden, ben-i Âdemden biri gözüme ilişti; ( lâfı eğip bükmeden,haydi en doğrusunu söyleyeyim ki,önce gözüme boş bir sandalya gözükmüştü,sonra O.)

Esenleyip nezaketen oturmak için izin istiyorum.
İnsan ya bu Âdemoğlu; hiç vakit geçirmeden sohbetin bir yerini aralayıp, -insanlarla konuşmasam çatlarım-, O’nu konuşturuyorum..

Öyle suskun/duvar tiplerden biri hiç değil/di; çar-çabuk açıldı,beni bekliyormuş gibi..

Kapısını araladığım sohbet-konuya rahatça girdiği andan itibaren çuvallamaya başladı..

Olsun,dedim kendi kendime( sükut alemimde), önemli olan iyi niyettir,mutlaka bir yere varacağız,iyi niyet ve hasbî duruş eninde sonunda insanları iyiye,güzele,doğruya ve hakka ulaştırır.

Elimde olmadan, içimde kabaran öfkeyi bastırmak için,ruhumun derinliklerinde kuvvetli bir “olsun” sayhası yankılandı , “yeterki konuşsun,konuşmalıyız hepimiz, konuşmalıyız ki ‘anla-şalım’..
Konuşmak,yani “tartı-şmak” , “ele-mek” , “ayır-mak” , “seç-mek”..Doğruyu yanlıştan , güzeli çirkinden,hakkı batıldan ayırıp seçebilelim.

Neki,bu Âdemoğlu bütün bunlardan bîhaber-di ; çünkü analitik/selim akla ve pek tabiî ki eğitime,öğretime sahip değil/di; kategorik bakıyor,yaklaşıyor eşyaya,olaylara ve insanlara; böyle olunca, ya tümden süpürüp atıyor her şeyi, ya da kucaklayıp her şeyi ve hepsini alıyor,benimsiyor/du..

“Pat diye aklıma geldi,siz de hatırlamalısınız” diyerek sözünü sürdürdü: “Birkaç sene önce papates üreticilerimizin halü pür melâlerini; dünyanın ağzını şaşkınlıktan açıkta bırakan bir traji-komik olaydı,medya da evirip çevirdi bir hayli zaman gündemde tutup yayımlamıştı;güler misin,ağlar mısınız? Sözün özü şu: yani biz Türkler papates yemeyi bile bilmiyoruz..Dolayısıyla papates yemeyi bilmiyenler,üretim-tüketim,Pazar-tasarruf-istihdam,denk bütçe,cari harcama,dış ticaret açığı,dış ticaret fazlası,refah,gelişmişlik vs paradigmalardan da yoksundur; böyle bir sosyo-kültürü oluşturan toplumların mutlu ve saadetli olmasına imkan var mı?.”
Bu sözlere kimin karşıt bir kelamı olur ki,doğrunun doğrusu elbette.

“Galiba öyle,doğru söylüyorsunuz;patates üreticilerimiz çuvallarla Çankaya’ya rica minnet patateslerinin pazarlanması,Pazar bulunması için epeyi ağlanası-gülünçlükleri sergilemişlerdi..” dedim.

Üretim,tüketim;emek,sermaye,tasarruf,istihdam ve faiz hortumlamaları,iç ve dış borç boyunduruğu, döviz manipülasyonları,soygun,hayalî ihracat,kamu bankalarının dibini delip içini boşaltmalar,hazinelerin talan edilmesi;sosyokültürel ahvalimiz,demokrasi,millî irade reflekslerimiz, derken sorunların asıl müsebibi hukuk denetimi dışında,lâ yüsel konumlarıyla,milletin kahraman bildiği ve hürmet ettiği;esasında Türk Milletinin sinsi ve çift kimlikli, dış güçlerin içimizdeki maskeli uzantıları ,düşmanlarımız; Senfonişibatmankara oligarşik güç odaklarını ap-açık tesmiye ettiğim de ve delillendirdiğim halde:

“Tabiî” dedi hoş-foroş Âdemoğlu, “haklısınız, onlar siyasî partileri,milletvekilleri,iktidarları,meclisi sıkıştırıp milletin hayrına,devletimizin yararına çalıştırmaları gerekir ki,bunu pek yapmıyorlar..” demesin mi? Amiyane tabirle:buyurun buradan yakın..

Mezkur ifadeyi sarfederken,göz/göze bakıyorduk.
Büyük bir tez gibi sözünü söylerken,dayanak olarak mezkur ifadeyi dinlerken, “donup-kaldım” , “ hafsalam durdu” , “muhayyilem çatladı” gibi daha bir sürü acziyeti beyan eden bütün sözler halet-i ruhiyemi tevil edemez mi dememi bekliyorsunuz?

Hayır,bu hususta deneyimlerim vardır,mebzul miktarda biz/ler/de bu türlerden vardır; ben de şaşmadım,zira; “kendi olamamak , kendini görememek” gibi öz-kültüründen yoksun, tarihî şuurunu unutmuş, tarihte şanlı küresel adaletli bir medeniyetin inşasının nesebinin olduğundan habersiz,muazzam bir devlet deneyiminden bîhaber olan toplumların bariz halü pür melâlellerinden biridir bu.

Gözlerimi kırpıştırıp farklı bir zihni bakışla gözlemlemeye başladım Âdemoğlu/kardeşimi/vatandaşımı; sakal tıraşı,zeytin karası cildini; gravatı, pek şık ve çağdaş urbası fevkalâdeydi ve içinde ne olduğunu bilmediğim ama ortalama entelleri tedai eden, el-evrak çantası filân onun zihin ve beyin olarak kır,varoş, bedevî olmaktan kurtarmıyordu.

Büyük ecdadımız/atalarımız ne demişler:
“Zerdüz palan vursan, eşek yine eşek.”
Bu hükme hemen varmış değilim, hüsn-ü niyetle yaklaşıp,iyice baktım O’na,sonuna kadar tezini,içi boş dayanaklarını bitirsin diye bekledim,ilk önce:

“Bu müthiş bir haccav,komedi dehası,çok yetenekli bir karikatürist de olabilir” diye düşündüm,ama konuştukça olası bu beklentiye bir im, bir ihsas göremeyince umut çırpıntımız tümden suya düştü..(DEVAM EDECEK)


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
mustafa bîhaçlı
Profösyonel Kullanıcı
Profösyonel Kullanıcı
mustafa bîhaçlı


Mesaj Sayısı : 66
Yaş : 68
Localisation : YALOVA-AYAZMA
Kayıt tarihi : 02/08/06

BİR UYGARLIK TASARIMI  OLARAK DİRİLİŞ Empty
MesajKonu: Geri: BİR UYGARLIK TASARIMI OLARAK DİRİLİŞ   BİR UYGARLIK TASARIMI  OLARAK DİRİLİŞ EmptyPerş. 3 Ağus. - 19:07

“BİR UYGARLIK TASARIMI OLARAK DİRİLİŞ”(2)

Mavi kanlı,maskeli düzenbazların;Senfonişubatmankara’nın asıl görevlerinin ne olduğunu sorduğumda verdiği cevaptan yüreğim ateş aldı, cehennem kazanları başımdan aşağı dökülmüşcesine cayır-cayır yanıyor(dum) mu diyeceğim?

Hayır,bunu demiyorum; kendime sükûnet telkin etmeyi,kendime nasihatı kulağıma küpe edinmeyi bilenlerdenim..

Tâ baştan beri Ademoğlunu hırpalamamaya ve onunla takışmamaya karar vermiştim..

Zakkum yutmuş gibi,acı acı tebessüm ederek:
-“Muhterem,30 yıldır Almanya’dasınız,şu ayrıntılarıyla anlattığınız tez (!)lerinizin hangisi orada vücut bulup birey ve toplum bünyesinde;yaşamında uygulanmaktadır?

“Siyaset ve sosyolöji biliminde,demokrasinin,hukukun; hakkın neresinde yazıyor şu foyalayıp boyaladığınız Mavi Kanlı Düzenbazlık.

“Nalbant berbere nizamat verir mi? Kokoreççi baklavacıya menü nasıl verir? Mimar,beyin cerrahına telkinde bulunursa ne olur?

“Kâhya çiftlik sahibine âmir olursa deve dikenleriyle kim savaşacak?” şeklinde ki sözlerime bakarak gözlerinin derinlere daldığını fark ettim..

Millî iradenin üstünde bir gücün,hukukun üstünlüğü nizamından başka bir nizam kabül edilemeyeceğini,30 yıldır yaşayageldiği ve 2.Dünya Savaşı’nda yerle yeksan olmuş ve bugün çağın zirvesinde bulunan,insan hakk ve hürreyetlerinin yaşanabildiği,demokratik bir yönetime sahip ülkenin verilerinden zerresine vakıf olamamış; çağı,insanı,huhukun üstünlüğünün evrenselliğini ve adil yaşamı tasavvur edememiş şifahi bir kimlik ve her açıdan geri kalmışlığın bireysel temsilcisi..

30 yıl yaşadığı ülkenin ancak çarşı-pazar dilini yarım yamalak öğrenebilmiş;yüksek edebi,yazılı dili öğrenmek için habbe kadar gayret sarfetmemiş bir Ademoğlu cennet güzeli ülkemiz Türkiye’ye gelince allame kesilen edalarla afra-tafralarını satanların durumları istisnaî değil,hiç azımsanmayacak kadar bir yekün teşkil etmektedirler..

Bunun sebeblerinden birinin;iyi,güzel,vasıflı,liyakatlı;işin erbabı olanların aymazlıklarından ve her meselede geride durmalarından,tembelliklerinden kaynaklandığını söyleseniz bana,bu görüşün bir hayli gerçekliği var olduğunu sizi teyiden söyleyebilirim.

-“Amerika artık okyanus ötesi ülke değil bizim için, sınır komşumuz” şeklindeki sözüme Ademoğlu bozulmaz mı? Böyle düşünenlere/yazıp çizenlere verdi veriştirdi.. “Ulusalcı” şeklindeki sözünü söylerken,vecdinden titriyordu.

-“Amerika sınır komşumuz mu,yoksa içimizde mi?” diyemedim;itiraf edeyim ki çekindim,zira yüzü takallüs etmiş Ademoğluna böyle bir lâtife(!) hakaret sayılırdı.

Hele hele zımnen yöneltilmiş mezkur sorunun mütemmimi olan:

-“ Biz küçük Amerika olacaktık,olamayınca Amerikayı tutup içimize hulül ettirdik” lâtifesi belki de hafazanallah kan paklardı.Ama şunu söyledim:

-“Coniler’in gelecekte Ortadoğu’da Müslüman torunları olacak, Moğolların olduğu gibi,hiç merak etmeyin..” Bu zamanın da Hz.Mevlanaları,Yunus Emreleri var elbette.

Şükür,bu sözü benimsedi,hoşuna gitti ve irdelemeğe yöneldi,mezkur cümlemi açmam için ilk kez soru sormaya yöneldi.

Ademoğlu vatandaşıma,Avrupa görmüş kardeşime; seçtiği seçkinleri olan siyasî partileri;milletvekillerini seçtiğimiz gibi korumayı,yanlışlara yöneldikleri zaman kırmadan,dağıtmadan ve kimseye zarar vermeden;demokratik zeminde , hak ve hukuka riayet ederek seçmeyi ve mavi anlı düzenbaz Senfonişubatmankara oligarşik güç odaklarına karşı sivil ve yenilmez millî irademizle dur demeyi;sivil baskı ve denetimi uygulanmalıdır ki mutazarrır olduğumuz sorunlarımızı çözebilelim,özlediğimiz ve hakkımız olan saygın,gelişmiş,saadetli yerimize ulaşabilelim;devletin milletsiz asla vücut bulamayacağı şuur ve şuurun bilfiil eylemiyle olabileceğini söylemenin bir anlamı kalmamıştı,zira, “Yaşadığı tarihsel ve toplumsal çalkantının üzerinden bunca zaman geçmiş olmasına rağmen,Türkiye,toplumsal hayatın bütün alanlarında hâlâ durulamamıştır.

“Çok yakın bir zamanda kolay kolay durulacağa benzemiyor..Bilinçli bilinçsiz,elyordamıyla,iyi niyetli,çıkar amaçlı…çabalar,tarihsel ve toplumsal çalkantıyı hazırlayan,günyüzüne çıkaran şartların belirmesiyle birlikte başlamış ve hâlâ da sürmlektedir.Bazan siyasal,bazen kültürel,sanatsal,düşünsel,bazen ekonomik,bazen de dinî alanlarda yoğunlaşmış bu çabalar ve çalışmalar.Tarihsel çalkantılarımızın nedenleri,bu alanların birinde ya da bir kaçında görenler,çıkış yolunu,çözüm önerilerini de aynı doğrultuda göstermişlerdir; düşünürler,sanatçılar,yazarlar,siyasetçiler,bilim adamları birbirlerinin çalışmalarını,düşüncelerinin ve toplumsal projelerini iyi niyetinden kuşku duymuşlar,birbirlerini itham etmişler, giderek düşünce ve görüş ayrılıkları toplumsal kamplaşmalara,hatta yarılmalara ve fiilî çatışmalara yol açmıştır.Bu taraflardan biri ve en güçlüsü de devlet olmuştur.En başta herkesin,yalnızca bir çıkış yolu arama niyeti ve çabası,giderek bir tarih ve uygarlık çatışmasına,en azından inatlaşmaya dönüşmüş ve hâlâ da bu gerginlik,düşünceden siyasete,ekonomiden sanata,edebiyata,kültüre ve dine kadar etkisini artırarak sürmüştür.Evet, ‘bir kere kaymaya görsün ayağı toplumun’ artık onu durdurmak kolay değildir..

“Bu kayma,toplumun kuruluş sürecinden daha uzun sürebilir.Kuruluştaki dayanışma,yapma bilinci ve çoşkusu,yükselişe,oluşa katılma kıvancı,yerini paniğe,kaybetme korkusuna ve suçlamaya bırakmıştır.Ölçüler bütün bütün kaybolmuştur adeta bu toplumda.Toplumun yorgun omuzları bu yaralanmış şuurun duyarlılığını taşıyamamaktadır.Onun için dostunun düşmanı,düşmanının hayranıdır o toplum artık. İç tutukluluk,toplumu samimiyetten sahteliğe,kendine güvenden kendinden şüpheye,doğruluktan yalana,dosdoğru yürümekten şaşkınlığa itmiştir. En büyük mazlumlar da,en büyük zalimler de artık o toplumda kucak kucağadır kimi zaman,kimi zaman da bıçak kesimi ayrılmışlardır. Sözün en söylenmemesi gerekeni günübirlik dedikodu halini almış,en söylenmesi gerekeni de en büyük cezalarla yasaklanmıştır.

“Evet, Türkiye, her alanda ve her anlamda ayağı kayan toplumun bu düşüncelerle resmedilen halini yaşamaya devam ediyor,hem de büyük bir aymazlıkla..Maddî ve manevî değerlerine,tarihsel ve toplumsal dinamiklerine,kaderin ve tarihin kendisine yüklediği misyona aldırmadan,kimi zaman da en zayıf tutamaklara tutunmaya çalışarak kaymaya devam ediyor.Bu tarihsel ve toplumsal hercü merc içinde ‘deha çöplüğe’ itilmiş, ‘küçük kurnazlıklar suyun başına’ geçmiştir. Böylece toplumun yaşadıklarını bütüncül bir bakış açısıyla gören,toplumun varoluş hamurunu yoğuran kurucu dinamikleri doğrultusunda ve uygarlık paradigması bağlamında değerlendiren,sorunları ferasetle irdeleyebilen,güncelin,günübirlik kaygıların kışkırtıcılığına aldırmadan,bireysel ve toplumsal komplekslere kapılmadan çözümler üreten ve sunan kalemlerin ve seslerin görülmeleri ve duyulmaları zorlaştığı kadar,önermeleri ve işlevleri de artmıştır.Toplumsal panik içinde, ‘ağyarını mani,efradını cami’ bir bütünlüğe sahip düşünsel analizlerin ve önerilerin sayısı çok da fazla değildir. Kendi yapısı içinde bütünlüğe ulaşanlar bir yana,birbirini bütünleyebilecek,birbirine eklemlenebilecek olanlar bile,tarihsel ve toplumsal ihtiyacımızı karşılayabilecek,toplumsal kaymayı durdurup,panikten kurtarabilecek kadar değil ne yazik ki..

“Türkiye sorunsalından hareketle İslâm dünyasının,uygarlık bağlamında düşünsel,siyasal,kültürel,ekonomik..gerçeği dinî görüngeden analizi,sorunların kaynakları ve çözüm önerileri olan,bize; hem geçmişe hem de geleceğe dönük bir uygarlık tasarımı ve değerlendirmesi sunan Seza Karakoç’un son elli yılda düşünür,şair,yazar kimliği ve kişiliği ile ortaya koyduğu, ‘Diriliş’ düşüncesini,ayağı kayan İslâm toplumunun yaşadığı vaki sürece bir müdahale olarak görüyoruz. Bu açıdan ‘Diriliş’ in,her yönden,enine boyuna değerlendirilmesi,incelenmesi,bakış açısının ve önerilerinin iyi kavranması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye ve İslâm dünyasının düşünsel gerçekliği açısından ‘Diriliş’ in bir imkân olduğunun fark edilmesinin gerekliliğine inanıyoruz. Bu bağlamda değerlendirilmesi ve özümsenmesi gereken yanlızca ‘Diriliş’ değil elbette..Böyle bir kuşatıcı bakışla Risale-i Nur’un,tasavvf düşünce ve hareketlerinin,Büyük Doğu’nun, Hareket’in, Edebiyat’ın;siyasal partileşme süreçlerinin de değerlendirilmesinin gerektiğini düşünüyoruz..”(1)

Umut var olunuz; bütün çektiğimiz sancılar,onmaz yaralanmalar, “Yeniden Büyük Türkiye” nin doğumudur.

Karanlığın en zifir olduğu sular şafağa yakın olan anlardır;bu an/lar/ı insanlık tarihinin mantığından,felsefesinden;önünün kesilmez gidişatına bakmak gerekir.Bizim görevimiz,çocuklarımız için değil,hele hele kendimiz için hiç değil,sadece torunlarımızın geleceği için (buna henüz bıyıkları terlememiş,taze gençler de dahildir) yaşamaktır ve torunlarımızın hasadını yapacakları tohumları ekmektir ve bu minval üzre bilinç ve muhayilemizi gelecek neslimize de tevdi etmektir..
Mezkur düşünceye ve muhayyileye sahip olanlarımızın sayıları öyle sanıldığından çok daha fazladır..
Dip Not:
(1)Hece,Ocak 2003,shf.3
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
BİR UYGARLIK TASARIMI OLARAK DİRİLİŞ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Siyaset :: Genel Siyaset-
Buraya geçin: